What's new

How ‘Islamist’ is the AKP?

Status
Not open for further replies.
Ok here is a claim: Your father sells heroine to Dutch people in Holland. I dont need any source because i think so.

This is your approach to reality and discussion. How old are you?
 
you guys think there is no kurdish problem LOL.There is a kurdish problem since 1923 because of kemals fanatic nationalism.Also a civil war happened before in Turkey.Kemal massacred Kurds and Alevis.We want to save our country from the claws of nationalists and say we are all ummah.and to do that we need to get rid of kemals principles.got it einstein????

There is no kurdish problem because they just have what we have. They want a job, normal salaris like every Turk want. Its not better in the west than east. You dont even folow the BDP what they are claiming. There was no kurdish problem till 1988 when saddam did a mass murder but this always used agains the Turks. On the power was Turgut Ozal, same mentality as AKP. You dont see this facts.

Here thanks to AKP:
 
Last edited by a moderator:
I have grip of reality my friend and i do know what i am talking about.
UK is notofficially secular. The Treaty of Union that led to the formation of the United Kingdom ensured that there would be a Protestant succession as well as a link between church and state that still remains.

As to the US, it is common knowledge that the US is a religious country, at least compared to Europe. A 2002 study showed that 59% of Americans said that religion played a "very important role in their lives," a far higher figure than that of any other wealthy nation. (Among Wealthy Nations … | Pew Global Attitudes Project)

Which part of reality do you want me to grab?
You are identifying secularism only to French application. In a secular state, government can have links to various religions to an extend that these do not interfere with the governing capacity. So what if US is more religious than other wealthy nations? So what if the Declaration of Independence has passages to homage Christianity? That doesn't change the fact that they are secular in the sense of governmental issues.
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 24 Eylül’de New York’da CFR (Dış İlişkiler Konseyi) adlı örgütün yuvarlak masasındaydı. Ve bu gizli, masonik, ‘dünyayı işgal’ amacı güden Siyonist oluşumun toplantılarına 3. kez katıldı.

1997 de katıldığı toplantıda CFR’nin konusu Refah Partisi idi. Bu toplantı sonrası Refah Partisi içinden AKP doğacaktı. Nisan 2001 ‘de Abdullah Gül yine masonik / Siyonist örgütün masasındaydı. Bu toplantıdan sonra AKP iktidara çıkacaktı.

AKP sahneye çıkmadan önce yollardaki taşlar CHP ve MHP’ye temizletilecek, bunun için özel bir görevli Kemal Derviş Türkiye’ye gönderilecekti.

Ve 9 yıl sonra Abdullah Gül, Türkiye’nin ‘tarihi virajında’ yine CFR (Council on Foreign Relations) Dış İlişkiler Konseyi masasına oturdu. Görüşmeler GİZLİ olduğu için, toplantı konusu hakkında Türk milletine bir açıklama yapılmadı.

CFR de ne?

Emperyalizm soyut bir kavram. Emperyalizmin eli kolu kafası yok. Görülebilir değil. Görülenler, CFR, Bilderberg, Trileteral mensupları. Küresel şirketlerin ağababaları, CIA nin başındakiler, NATO’nun Rassmussen’i, BM’nin Ban Ki Moon’u, İMF’nin Strauss-Kahn’ı, Brooking Enstitüsünün Kemal Derviş’i, psikopolitikin Vamık Volkan’ı, dünyayı parçalama uzmanı, Martti Ahtisaari, AB başkanı Rompuy ve bunların ülke içindeki uzantıları…

Dünyaya yön veren gizli örgütlerin en tepesinde CFR var. Yani Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations.) ‘Küresel Memurlar’ başlıklı yazımda yazmıştım:

‘Bu gizli örgüt, ilk paylaşım savaşı sonrası örgütlendi. Dev şirketlerin sahipleri, ve dünyanın en büyük kan emicileri çekirdek bir yapılanmada birleşti. Başkanı, Avrupa’nın en zengini Lord Rothshields’di. En büyük patlayıcı yapan fabrikalar, tüm savaş oyuncakları bu ailenindi.
Hedefleri tarih boyu diğer istilacılarınki gibiydi: Dünyaya ‘Yeni bir düzen’ kurmak, bunun için ulus devletleri ‘bölüp parçalamak!’

1927de Amerika’nın en zengin adamı Rockefeller de onlara katıldı.. Dünyayı bir ağ gibi saracaklardı. Nato ve BM genel sekreterleri de, İMF, Dünya bankası başkanları da, AB yönetimi de, bazı devlet ve hükümet başkanları da bu gizli örgüt tarafından ‘atanmaktaydı’.

CFR yani Dış İlişkiler konseyi, Bilderberg ve Trileteral adlı bu gizli örgütlerin mottosu: ‘Herşey tek dünya devleti için!’dir.. Bunun tercümesi, ‘Herşey çok uluslu şirketlerin çıkarı için’dir.

Örgüt’ün onursal başkanı olan David Rockefeller hedefi şöyle açıklamıştır:

‘Dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte 1000’e çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir.. Gelecekte devletler, finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur gelecektir..’

Demekki küresel çetenin bekası için, ulus devletlerin tasfiyesi gerekiyor. Küçük olanı yutmak daha kolay. Bu nedenle ulus devletler önce şehir devletçiklere bölünecek sonra enerji ve madenler, su kaynakları ele geçirilecek. Planın özeti bu. Planın hayata geçmesi , CFR’ye sadık devşirilmiş ‘siyasiler’e bağlı …

‘AKP’nin tüzük ve programında CFR imzası var.’

AKP bir CFR projesiydi. Amerikan gizli devletinin bir ürünüydü. Arslan Bulut ‘Küresel haçlı seferi’ adlı eserinde yazıyor: ‘New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen Türkiye'nin şehir devletlerine ayrılması plânı, AKP Program ve Tüzüğüne hemen hemen aynı ifadelerle’ geçirilmişti. 2001 yılında bu hükümeti kuracak olanlara New York'tan gönderilen memorandumda 'Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır.’ deniyordu.

AKP kuruldu. Program ve tüzük CFR ‘tavsiyesine’ uygundu. Ve 9 yıl sonra gelinen noktada Türkiye yerel yönetimlere ‘geçiş’ konusunda büyük adımlar attı. (Meraklısı Küresel Haçlı Seferinde CFR Memorandum’unun Türkçe ve İngilizcesine bir göz atsın.AKP program ve tüzüğüyle karşılaştırsın.)
Bu adımlar atılırken, küresel çete, başından beri olduğu gibi, sadece AKP ile iştigal etmedi. CHP, MHP ve SP içindeki ‘özel’ kişilikleri de yönlendirdi. Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel operasyonları ELİTLER eliyle yönetti. BASIN YAYIN ve ÜNİVERSİTELER’de darbeler yaptı.
Bunlara muhalefet edecek olanları Kanada’da beslenen hahamların ve benzerlerinin ‘iddialarıyla’ hapise tıkdırdı. TSK’yı önce NATO’yla zehirledi, ardından diğer CFR uzantılarıyla sızma operasyonuna tabii tuttu.
CFR’ce kurdurulan platformlarda, mesela Global İlişkiler adlı platformda, TSK’nın üst düzey mensuplarından, işadamlarına, siyasilere ve akademisyenlere kadar uzanan ‘seçilmiş elitler’ yeraldı. Bu şeytani plana uzak kalanlar, sahnenin de dışında kaldı. Sahne ışıkları altında olanların hepsi, ‘tek dünya’cı Rothshield/Rockefeller camiasının, periferisinde olanlardı.

‘Herşey Ankara’dan çözülemez!’

Şimdi ‘YEPYENİ’ bir anayasa yolda! CFR federasyon anayasası istiyor! Vazgeçilmezi ‘başkanlık sistemi’. Başbakan bu konuyla referandum ertesini açtı. Sonra birden konuyu kapattı. CFR memurları, ‘henüz erken’ ikazı yapmıştı. ‘Daha yavaş ve dikkatli’ adımlar atılacaktı. Cumhurbaşkanı Gül, son CFR toplantısından sonra mesajı verdi: ‘Herşey Ankara’dan yönetilemez!’di. CFR memorandumuna uygun olarak önümüzdeki 1 yıl içinde ‘YERELLEŞME /EYALET SİSTEMİ’ yani Rockefeller /Rothshields ‘Tek Dünyacı’ örgütünün nihai hedefi, fısıltılardan konuşmalara, derken yeni anayasaya geçecek ve gümbür gümbür gelecekti. Türkiye Eyalet sistemine taşınırken, küreselcilerin en önemli iki aygıtının, Türkiye’yi mekan seçtiğini de açıkladı. Küresel sermayenin başkenti, New York, ilk kez yurtdışında bir ‘EYALET İRTİBAT BÜROSU’ açacaktı. İstanbul, evsahibi olacaktı. Doğu’dan sonra Türkiye’nin batısı da olandan kat kat fazla nitelikli ajan kaynayacaktı. Yine İstanbul, 2011’de UNPF (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU)na evsahipliği yapacaktı. (Bu kurumun yakın coğrafyada özellikle balkanlardaki nüfus manüplasyonu faaliyetleri incelenmeye değer.) CFR, gizli ve açık örgütleriyle üzerinde çalıştığı, ‘İstanbul merkezli yakın Doğu federasyonu’ ve Diyarbakır merkezli Ortadoğu federasyonu’ vizyonunda adım adım ilerliyor..
.. CIA istasyon şefi Paul Henze’nin ‘Türk halkına sabah akşam ‘federasyondan’ bahsedilmeli, kulakları bu duruma alıştırılmalıdır!’ sözüne uygun olarak televizyon ve gazeteler marifetiyle, ‘federasyon’ ‘yerelleşme’ halk arasında ‘normalleştiriliyor’.

Ve medya ‘Sayın’ APO’nun siyasi bir aktör oluşunu beyinlere çakacak. Bundan sonra hergün her haber bülteninde karşınıza APO ve federasyon söylemi çıkacak

Birkaç ay sonra, 2011’de Türkiye daha sıkışık bir gündemle yaşayacaktır. ‘Zaman daralıyor’ …

Emperyalizmin Türkiye ve bölge planları, bir kukla devletçik ön görüyor. PKK ve siyasi kolu BDP, Barzani ile birlikte CIA ve diğer istihbarat birimleri eşliğinde adım adım ilerliyorlar.
Bunlar ‘boş laf’ olarak niteleyenler, son birkaç günün ‘görüşmelerini özetleyen haberleri alıp duvara yapıştırsınlar!
24 Eylül tarihli Yeniçağ gazetesinde Fatih Erboz haberi:
*Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile MİT, Genelkurmay Başkanlığından isimler, Öcalan’la görüşüyor.
*AKP, BDP’yle görüşüyor. BDP , APO’yla görüşüyor.
*PKK, ‘Türkiye ortak düşman!’ şiarıyla İsrail ve Ermenistan’la görüşüyor.
*MİT müsteşarı Hakan Fidan ABD’de CIA ile görüşüyor.
*CIA Direktörü Panetta, Fidan’la görüşme öncesi gizlice İsrail’e giderek MOSSAD Başkanı Dagan’la görüşüyor.

*Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik, Barzani’yle görüşüyor.
*PKK uzantısı STK’lar Barzaniyle görüşüyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New York’da CFR ile görüşüyor.
Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Avrupa’da ECFR* üyeleriyle görüşüyor.

Halkla kim görüşüyor? CIA uzmanları ve bağlı memurlar halkla en sıkı fıkı ilişki içinde olanlar…

Bu araba devrilir!

Onlar Türkiye’nin iki cepheli bir çatışma ortamına gireceğinden sözediyor. Yani buna hazırlık yapmaktalar. Henri Barkey, ‘Kürt -Türk ve dinci – laik ekseninde çatışmalar’ bekliyor.

‘Dünyayı ele geçireceğiz!’ diyen küresel sermayenin komuta merkezi CFR emriyle, Türkiye hızlı bir virajdan geçiyor.

Sözümüz odur ki, bu virajın sonunda bu araba devrilir. Enerji anlaşmaları, uyuşturucu işleri, krom ve bakır peşkeşleri, Türkiye, İran,Suriye, Irak’ın parçalı haritaları yollara serilir…

Öncelikle, Güneydoğu’da yaşayan PKK ve uzantısı ağaların elinde tarumar olmuş yöre halkı, bu baskı ve zülme ‘yeter’ diyecektir. Ortak dertlerle kavrulan ülkenin her yanında mazlumlar da giderek seslerini yükseltecektir.
Bunu öngören yabancı istihbarat memurları, milli duruşu, Kürt Türk çatışmasında eritmek isteyeceklerdir.

Her unsuruyla Türk halkı, tüm partilerin içindeki vatansever güçler, bir araya gelecek, başımıza örülen çorabı delik deşik edecektir. Ve tüm bunlar 1 yıldan az bir zamanda gerçekleşecektir.

Bana gelen iletilerde sık sık kızgın bir tonda, ‘Çözüm ne onu söyle!’ diyen kardeşlerime sesleniyorum. ‘Çözüm hepimiziz!. O muhteşem pratik zekamızı kullanmazsak… ezilip gideriz!

BANU AVAR

Çekiç Güç Kürt Devleti kuruyor ; Esref Bitlisin Raporu
Son günlerin gündemdeki en önemli olaylarından bir tanesi Jandarma eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis…



Eşref Bitlis’in, 17 Şubat 1993 tarihinde Ankara Güvercinlik Havaalanı’ndan Diyarbakır’a gitmek üzere havalanan uçağı, daha kalkışından 5 dakika geçmeden Ankara Yenimahalle Postanesi’nin yakınlarına düştü. Orgeneral Bitlis ile beraberindeki Emir Subayı Albay Fahir Işık, uçağı kullanan Binbaşı Fahir Eliyar, Yüzbaşı Tuğrul Sezginler ve teknisyen Astsubay Başçavuş Emin Öner şehit düştü.

Yaklaşık 18 yıldır kaza mı suikast mı tartışmasının bitmemesinin nedeni ise Eşref Bitlis’in politikaları… Orgeneral Eşref Bitlis, görevi süresince ABD’nin Ortadoğu politikalarına yönelik net bir karşı duruş sergilemiş ve bu ülkenin bir kukla devlet kurma girişimlerinin önüne set çekilmesi için milli politikalar geliştirilmesi konusunda görüşlerini pek çok kez dile getirmişti. Eşref Bitlis ABD’nin bir “Kürt devleti kurmak istediği”ni, bunun için de bölgeye yerleştirdiği Çekiç Güç’ün gerek Türkiye gerekse Irak içinde bölücü çalışmalar yürüttüğünü sık sık raporlarına taşımıştı.

Hatta 17 Aralık 1992’da kendisini Irak’ın kuzeyine götüren helikopterin, Çekiç Güç uçaklarınca taciz edildiğini o dönem kendisi de helikopterde bulunan emekli Orgeneral Necati Özgen açıklamıştı.

Eşref Bitlis, Türkiye’de terör olarak beslenen meselenin çözümünde Irak-İran ve Suriye ile birlikte davranmak politikasını benimsemişti ve Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyordu. İşte bu, ABD’nin politikasının tam tersi idi. Bitlis, bölgedeki Kürt grupların liderleriyle görüşerek, onları ABD’nin güdümünden çıkarmaya çalışıyordu. Eğer, uçağı düşürülmeseydi, Diyarbakır’a geçecek ve bu konuyla ilgili çeşitli görüşmeler yapacaktı.
Eşref Bitlis, Körfez Savaşı sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a direnen paşaların başında geliyordu. Irak’a ikinci bir cephe açılması yolundaki baskılara karşı koydu. Bitlis, ABD’nin Ortadoğu’ya asker çıkarmayı hedeflediği bir gizli planı saptayıp Genelkurmay’a bildirdi.

Orgeneral Eşref Bitlis, Çekiç Güç’ün bölgedeki faaliyetleri ile ilgili rapor hazırladı ve Çekiç Güç’ün Kürt devleti kurma için çalıştığını yazdı. Zaten Çekiç Güç’ün terör örgütü PKK’ya yönelik yardım sandıkları attığı 1992 yılında gündeme gelmişti.

Körfez Savaşı'nın ardından meydana gelen "Kürt göçü"nün bir daha tekrar etmemesi için ülkemize konuşlandırılan ve orijinal adı "Poised Hammer". Hammer’in Türkçe’deki karşılığı tabancanın horozu. Poised Hammer da Türkçeye "Kalkık Horoz" olarak çevriliyor. Ancak akıllara "Çekiç Güç" olarak yerleşiyor ve artık o adla anılıyor.

Türkiye’de gerek Çekiç Güç gerekse de Eşref Bitlis olayı ile ilgili önemli çalışmalar yapıldı. Gerek Aksiyon, gerek Aydınlık dergilerinde, gerekse de Adnan Akfırat’ın "Org. Eşref Bitlis Suikastı" ve Baskın Oran’ın "Kalkık Horoz" çalışmalarında, hem Çekiç Güç hem de Eşref Bitlis olayı ile ilgili çarpıcı bilgiler yer aldı.

14 Ocak 1992 günü basında çıkan haberlerde, Cudi Dağı'nda kıstırılan PKK'lılara Diyarbakır'dan kalkan ABD helikopterlerinin malzeme attığının, Genelkurmay tarafından tespit edildiği yazıyordu. Bir askeri tim olay yerine PKK'lılardan önce ulaşarak 27 çuvalı ele geçirmiş, çuvallardan giyecek ve yiyecek çıkmıştı. Bu olaydan sonra Amerikalılar olayı doğrulayacaklar; ancak malzemelerin yanlışlıkla atıldığını söyleyeceklerdi. Tıpkı daha sonraları pek çok defa yapacakları yanlışlıklar gibi. Çekiç Güç yanlışlıkla pek çok şey yapacak, Türk yetkilileri de bu yanlışlıkları sineye çekeceklerdi. Çekiç Güç'le ilgili bu tür haberler artık sık sık basında yer alacaktı.

İşte Orgeneral Eşref Bitlis’in "Çekiç Güç Raporu" gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu. Eşref Bitlis’in bu rapordan sonra hedefe oturtulduğu belirtiliyor.

İŞTE O RAPOR: ÇEKİÇ GÜÇ KÜRT DEVLETİ KURUYOR

Basına "Genelkurmay’ın hazırladığı" olarak yansıyan ve mimarı Eşref Bitlis olan raporda açıkça şu hüküm verilmişti: "Çekiç Güç, Kuzey Irak 'ta bir Kürt devleti kuruyor."

İki bölüm olarak hazırlanan raporun birinci bölümü "Birleşik Görev Kuvveti (Combined TAsk Porce-CTP) unsurlarınca yapılan kural dışı davranışlar", ikinci bölüm de "Askeri Koordinasyon Komitesi (MCC)’nce yapılan kural dışı davranışlar" başlığını taşıyor.
Raporda şu ifadeler yer alıyor:

BİRLEŞİK GÖREV KUVVETİ (COMBINED TASK FORCE-CTF) UNSURLARINCA YAPILAN KURAL DIŞI DAVRANIŞLAR:

1) Birleşik Görev Kuvveti'nin ABD'li komutanı kendi üst makamları ile yaptığı yazışmalarda, Türk Kürdistanı, Irak Kürdistanı gibi Türk görüşlerine ve hakikatlere aykırı ifadeler kullanıyor.

2) ABD av önleme uçakları, Türk hava sahası içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nce izin verilen başka ülke uçaklarını (Cezayir C-130 Uçağı Olayı-9 Ocak 1992) yetkisi olmadan önledi.

3) Awacs uçakları zaman zaman kendisine tahsis edilen devriye bölgesinin dışında uçuşlar yaptı, Irak hava sahasına girdi ve muayyen zamanlarda da Türk yer radarlarına iz aktarma görevlerini yerine getirmediler.

4) PC kapsamındaki iki A-10 uçağı; Irak'tan görev dönüşünde, Türk Hava Kuvvetleri uçakları Şırnak üzerinde iç güvenlik harekatı icra ederken, 11 dakika süreyle bölgede kasıtlı olarak kalmak suretiyle harekatı gözetlediler, (1 Eylül 1992.)

5) İncirlik Birleşik Görev Kuvveti Komutanlığı, Genel Kurmay Başkanlığından izin alınmadan, yurtdışından gelen sivil ve askeri personelce ziyaret edildi. (7 Ağustos 1992.)

6) İngiliz Jaguar uçakları kendilerine verilen irtifa ve rota dışına çıkarak Türk uçaklarının bulunduğu bölgeye girdiler, hem uçuş emniyetini ihlal ettiler, hem de kurallara aykırı davrandılar. (12 Temmuz 1992.)

7) İncirlik civarında eğitim yapan bir ABD Sar helikopteri, içindeki Türk gözlemcinin ikaz etmesine rağmen, etkili araziye indi ve şahıs malına zarar verdi. (12 Mayıs 1992.)

8) Diyarbakır'a inen bir ABD uçağı uçuş kulesinin talimatlarına riayet etmedi, pisti terk etmemekte direnerek mevcut kurallara karşı geldi, üssün uçuş faaliyetlerinde büyük emniyet ihlali yaptı. (24 Ocak 1992.)

9) Erkilet-Gaziantep uçuşu yapan sivil Türk Hava Kurumu uçakları PC muharip uçaklarınca taciz edildi. (15 Ocak 1992.)

10) PC kapsamında ABD EF-111 uçağı Mardin radarına elektronik karıştırma uyguladı. (15 Ocak 1992.)

11) İki Fransız Mirage uçağı kendilerine müsaade edilen rotanın dışına çıkarak, Kayseri'de paraşüt atma sahasına girmek suretiyle, emniyetsiz bir durum ortay a çıkardı. (31 Temmuz 1991.)

12) 20 Ocak 1993 tarihinde, deklare edilen eğitim programlarında yer almayan "Weapon Firing" görevinin program dışında uygulandığı, Türk gözlemci subayları tarafından tespit edildi.

13) 21 Ocak 1993 günü Akdeniz'in uluslararası sularındaki uçak gemisinden bir ABD helikopteri Türk hava sahasının kullanım esaslarını dikkate almadan ve yetkili makamlardan izin almadan İncirlik meydanına indi.

14) 5 Şubat 1993 tarihinde PC kapsamında uçuş yapan 2 F-15 uçağı uygulama esasları belgesinde yer alan dönüş rota ve irtifalarına riayet etmeyerek bölgede AGL 500'de uçtu.

15) 5 Şubat 1993 tarihinde yapılan PC uçuşlarında, Awacs uçağının bölgede bulunan Mardin/Erzurum/Şarkışla radarları ile jtids kuramamasına karşılık, bazı PC uçakları Kuzey Irak'ta uçuşlarına devam ettiler. İkaz edilmesine rağmen aynı durum 3 Mart 1993 ve 12 Mart 1993 tarihlerinde tekerrür etti.

16) SEIA kapsamında Türkiye'ye gelen F-16 uçakları 6 Şubat 1993 tarihinde yapılan uçuşlarda PC kapsamında uçuruldu.

17) Uçaklara ATO'da belirtilmeyen mühimmat yerleştirdiler.

18) Ocak 1993 krizinde, Awacs operatörü tarafından pilota gerekli ikazın yapılmasına rağmen sırf angaje oldum gerekçesi ile 36'ncı paralel güneyine geri dönüş yapan ve bu hattın güneyinde bulunan bir Irak uçağına ateş açıldı ve uçak düştü.

19) Awacs'larda görevli Türk temsilcisine görev dosyalarını ve görev sonuç raporlarını özellikle Ocak 1993'te yaşanan krize tekabül eden günlerde vermediler."

ASKERİ KOORDİNASYON KOMİTESİ (MCC)'NCE YAPILAN KURAL DIŞI DAVRANIŞLAR:

1) MCC'nin başkanı Alb. Naab ve daha sonra onu değiştiren Alb. Wilson Kürt liderlerle yaptıkları görüşmelerde insani yardım faaliyetlerinin dışına taşarak, BM'nin 688 sayılı kararı ötesinde ilave girişimlerde bulunmak suretiyle, Kürt liderleri Saddam yönetimi ile otonomi görüşmelerinden vazgeçirdiler.

2) Alb. Naab K. Irak'ta Kürtler'in kendi iradeleri ile kendilerini idare etmelerini teminen bölgede seçim yapılmasını teşvik ve yardım ettiler. (Seçmen kütüklerinin oluşturulması ve silinmeyen mürekkep temini vs.)

3) Okul yapımı, kitap, doküman temin edildi, Kürtler'in kendi radyo ve televizyon yayınlarını yapabilmeleri için malzeme, teçhizat yardımı yapıldı.

4) Türk makamlarına haber vermeden MCC helikopteri ile Irak tarafına yüksek takatli telsiz götürüldü. (Temmuz 1991.)

5) MCC helikopterleri kendilerine verilen irtifanın altında ve rota dışında uçuş yaptılar, (l Ekim 1991.)

6) MCC helikopterleri ile Irak içinde yardım malzemesi dağıtılırken Türkiye tarafına geçilerek malzeme bırakıldı. (10 Ocak 1992.)

7) Kürt bölgesinde mevcut yeraltı zenginliklerinin ve ekonomik değerlerin tesbiti için SiteSurvey'ler yapıldı.

8) Alb. Wilson, Türk temsilcisinin Kuzey Iraklı liderler ve ileri gelenleri ile doğrudan görüşme yapmamasını istedi.

9) Alb. Naab ve Wilson, Kuzey Irak'ta bir güvenlik sisteminin kurulması ve düzenli ordunun teşkili için gayret sarf ettiler.

10) Alb. Young, Kuzey Iraklı liderlerin kurulan ordunun eğitimi için ABD desteği taleplerine olumlu yaklaştılar.

11) Türk tarafının tasvibi alınmadan MCC helikopteri ile Irak'tan başka ülkelere mensup sivil personel nakledildi. (6 Şubat 1992.)

12) MCC Başkanı Alb. Naab, Irak'ta yaptığı muhtelif görüşmelerde Türk subayların yanında bulunmasını istemedi, tek başına bazı Kürt liderlerle görüşmeler yaptı, ısrarlı tutumumuz üzerine tavrında düzelme oldu. Daha sonra görevi devralan Alb. Wilson da, yanında ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan sivil görevliler de olduğu halde, Kürt ileri gelenleri ile yapacağı görüşmeye Türk temsilciyi almamak için direniş gösterdi, Türk subayının ısrarlı tutumu karşısında istemeyerek refakatına razı oldu.

13) MCC Başkanı, Türk otoritelerinden teyit etme gereği duymadan, Kürt ihbarcılardan aldığı bilgilerle, ABD üst makamlarına, Türk Hava Kuvvetleri'nin Kürt yerleşim bölgelerini bombaladığına dair mesajlar çekti.

14) Alb. Wilson Diyanah'taki Bakanlar Kurulu ile yapılan sohbet toplantısında Talabani'nin yardımcısı Hüseyin Sincari'nin 'Federasyon olarak T.C. ile birleşme' konusundaki görüşünü SITREP'e dahil etmedi. PC harekatının uzatılmamasının sadece Türkiye'nin kararına bağlı olduğunu Kürt temsilcilere söyleyerek T.C.'yi zorunlu duruma düşürme gayreti gösterdi, (l Ağustos 1992.)

15) Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) karargahından geceleyin telefonla bildirilen Türkiye ile ilgili haberi Türk temsilcisine aktarmakta gönülsüz davrandı. (9 Eylül 1992.)

16) Alb. Young, PKK'ya karşı Peşmergeler'in başlatmış olduğu harekata soğuk bakarak 'Kardeşin kardeşi vurmasına üzülüyorum' şeklinde beyanda bulundu. (5 Ekim 1992.)

17) Alb. Young, KDP liderlerinden Fadıl Merani'ye hitaben Türk uçaklarının Kuzey Irak'taki PKK kamplarına karşı yaptığı bombardıman Peşmergeler'e zarar verebilir, bu bombardıman Türk topraklarında yapılmalıdır' dedi.

ADIM ADIM DEVLETE DOĞRU

Aksiyon’dan Arda Sualp’in 28 Ekim 1995 tarihli haberine göre raporun ikinci bölümünde yer alan iddialar, bölgedeki toprak bütünlüklerinin korunması açısından kabul edilebilir cinsten değildir. ''Askeri Koordinasyon Komitesi 'nce yapılan kural dışı davranışlar"ın tek anlamı vardır; KUZEY IRAK'TA KÜRT DEVLETİ KURMAK.

Bu ise Türkiye'nin, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumaya yönelik politikasıyla taban tabana zıttır.
 
You guys know nothing about your country and claim that you know the best for Turkey.what a self-confidence.If someone says there was no kurdish problem before 1988(or whatever) then he is a japanese to me.There was my friend and there still is.PKK is the most succesful kurdish movement and kurds can get what they deserve.thanks to you kemalists we give their rights because of PKK.You are the guys give legitimacy to PKK,thats why lots of kurds in the region support them.

edit:hes still copy-pasting sth,he doesnt care about reality,pfff have a nice dream...
 
i never met a kurt who supported PKK.....though most of the Kurt i met were in Anggggara or Istanbul --especially in and around Umraniye and Uskudar
 
i never met a kurt who supported PKK.....though most of the Kurt i met were in Anggggara or Istanbul --especially in and around Umraniye and Uskudar

if the region wouldnt support PKK,it would be impossible for PKK to live.there are nearly 20 million kurds in Turkey.2-3 million of them directly support PKK.Nearly 10 million of them dont support PKK because of their violence but it doesnt mean that they have no problem in Turkey,it means they dont approve the method.But thanks to the kemalist mentality we will lose them too. Because kemalism is very oppressive.
 
please dont tell me that Kurds havent been opressed since the creation of the republic!

Look, it is a simple way of thinking, really you dont have to put everyhting in it to comprehend the overall situation.

The reason Kurds have started a physical warfare against the Turkish government is pretty apparent. When the Republic was established, it was based on Turkishness (the thing you love), other people's rights were not included to this process, even though the country consisted of about 15-20 percent of Kurds. A long range of psychological warfare was doomed upon Kurds. You cannot deny this fact. Kurds were treated diffferently. In official areas they didnt have the right to speak their language, practice their traditions and cultures, and they were drastically undermined. Hell Kurds were beaten in schools becaus ethey didnt know how to speak the Turkish language, i have friends who told me personally.

As a result these peoples percieved thes country negatively. They demanded their rights ( as with the basques in spain). the goal of the Republic was complete cultural absorption of ethnic minority groups.
What did some Kurds do? They climbed the mountains and started to fight the "oppressors". I dont expect you to understand this, since your nationality determines your identity. If they sang in Kurdisg they were automatically labeled as "PKK terrorists" if tehy spoke Kurdish again they were labeled.
There is a simple outcome to all this, hatred towards the Nation starts.

If you dont grant people their rights as human beings, such as the liberty to speak freely, to practice their religion freely or own property it means the country lacks in providing the basic neeeds. That is what happened to Kurds and they started the oppresion. Blaming Israel and USA for the PKK is utterly nonsense. That means youi cant face your own problems.

That is what the current government is trying to do. They try to correct what the previous governments has worsened. Providing them teh right to sing in Kurdish, speak Kurdish and watch Kurdish tv channels. You provide them human rights.

As to economical inequality. There is a considerable difference between the income of Western Turks and Eastern Turks, the gap is immensely high.

You keep watch Show Tv and Star Tv, the most biased tv channels in Turkey. And you will continue your conspiracy theories about AKP. you are simply shooting yourself in the foot. You are trying to stop Turkey, but you dont even know about it.
 
20-30 years ago maybe the argument would hold....but from what I have heard, Kurds are allowed to speak their language in Turkey and have TV shows and radio stations in Kurdish.


what Turkiye wont do is bow down the PKK demands which are ridiculous. Any talk of secession from Turkiye cannot be tolerated. Same way in Pakistan most Baluch do not sympathise with BLA ---because BLA has done more damage to Baluch region than to Pakistan as a whole!

PKK and BLA are terrorist groups which receive support from the enemies of the state......they are involved in everything from extortion, to murder, to sabotage, to even drugs smuggling. Nothing productive will come from these terror organizations.


parties like DTP should be very vocal against PKK. Then they can go back to mainstream politics
 
I cannot continue this discussion. This man copy-pastes conspiracy theories he gathers from unoffical and amatuer sites. He doesnt even know what cause-effect is. Im done killuminati, your name suits you btw.
 
20-30 years ago maybe the argument would hold....but from what I have heard, Kurds are allowed to speak their language in Turkey and have TV shows and radio stations in Kurdish.


what Turkiye wont do is bow down the PKK demands which are ridiculous. Any talk of secession from Turkiye cannot be tolerated. Same way in Pakistan most Baluch do not sympathise with BLA ---because BLA has done more damage to Baluch region than to Pakistan as a whole!

PKK and BLA are terrorist groups which receive support from the enemies of the state......they are involved in everything from extortion, to murder, to sabotage, to even drugs smuggling. Nothing productive will come from these terror organizations.

20-30 years ago? LOL.20-30 years ago the kurdish problem wasnt about language bro,the soldiers burned the villages,they forced them to eat **** just because of their ethnicity.

And yes thanks to AKP they finally can speak their language in 2010s Turkey.And it happened despite kemalist oppositions.if they would be in establishment none of them would happened.
 
many Kurdish people serves in the military in south east regions
 
siz kardeslersiniz tartismalarin hicbir seye ve hic kimseye faydasi yoktur

why argue over political differences.....
 
many Kurdish people serves in the military in south east regions

yes by force.:lol: actually i dont want to be in military too but i have to.and if i want to be in high places in the army,they dont give permission,my mother wears headscarf so i am a danger for my country.:disagree:
 
yes by force.:lol: actually i dont want to be in military too but i have to.

All Turkish men are obligated. Are you going for the 6 month or 15 month program?

dont you think its an honour when your friends take you to the terminal, you have your bags packed and ready to experience what all men should experience in their lives? Turkey, like Pakistan --place huge emphasis on strong military and the honour of serving the country.

your family members proudly will say ''o simdi asker!''



and if i want to be in high places in the army,they dont give permission,my mother wears headscarf so i am a danger for my country.:disagree:

both your President and Prime Minister have wives with turban (hijab)......so i dont think its much of a big deal

but seems you are not keen on military as career, so for you it is a non-issue :)


rahat ol bey efendim
 
Status
Not open for further replies.
Back
Top Bottom