Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 24 Eylülde New Yorkda CFR (Dış İlişkiler Konseyi) adlı örgütün yuvarlak masasındaydı. Ve bu gizli, masonik, dünyayı işgal amacı güden Siyonist oluşumun toplantılarına 3. kez katıldı.
1997 de katıldığı toplantıda CFRnin konusu Refah Partisi idi. Bu toplantı sonrası Refah Partisi içinden AKP doğacaktı. Nisan 2001 de Abdullah Gül yine masonik / Siyonist örgütün masasındaydı. Bu toplantıdan sonra AKP iktidara çıkacaktı.
AKP sahneye çıkmadan önce yollardaki taşlar CHP ve MHPye temizletilecek, bunun için özel bir görevli Kemal Derviş Türkiyeye gönderilecekti.
Ve 9 yıl sonra Abdullah Gül, Türkiyenin tarihi virajında yine CFR (Council on Foreign Relations) Dış İlişkiler Konseyi masasına oturdu. Görüşmeler GİZLİ olduğu için, toplantı konusu hakkında Türk milletine bir açıklama yapılmadı.
CFR de ne?
Emperyalizm soyut bir kavram. Emperyalizmin eli kolu kafası yok. Görülebilir değil. Görülenler, CFR, Bilderberg, Trileteral mensupları. Küresel şirketlerin ağababaları, CIA nin başındakiler, NATOnun Rassmusseni, BMnin Ban Ki Moonu, İMFnin Strauss-Kahnı, Brooking Enstitüsünün Kemal Dervişi, psikopolitikin Vamık Volkanı, dünyayı parçalama uzmanı, Martti Ahtisaari, AB başkanı Rompuy ve bunların ülke içindeki uzantıları
Dünyaya yön veren gizli örgütlerin en tepesinde CFR var. Yani Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations.) Küresel Memurlar başlıklı yazımda yazmıştım:
Bu gizli örgüt, ilk paylaşım savaşı sonrası örgütlendi. Dev şirketlerin sahipleri, ve dünyanın en büyük kan emicileri çekirdek bir yapılanmada birleşti. Başkanı, Avrupanın en zengini Lord Rothshieldsdi. En büyük patlayıcı yapan fabrikalar, tüm savaş oyuncakları bu ailenindi.
Hedefleri tarih boyu diğer istilacılarınki gibiydi: Dünyaya Yeni bir düzen kurmak, bunun için ulus devletleri bölüp parçalamak!
1927de Amerikanın en zengin adamı Rockefeller de onlara katıldı.. Dünyayı bir ağ gibi saracaklardı. Nato ve BM genel sekreterleri de, İMF, Dünya bankası başkanları da, AB yönetimi de, bazı devlet ve hükümet başkanları da bu gizli örgüt tarafından atanmaktaydı.
CFR yani Dış İlişkiler konseyi, Bilderberg ve Trileteral adlı bu gizli örgütlerin mottosu: Herşey tek dünya devleti için!dir.. Bunun tercümesi, Herşey çok uluslu şirketlerin çıkarı içindir.
Örgütün onursal başkanı olan David Rockefeller hedefi şöyle açıklamıştır:
Dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte 1000e çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir.. Gelecekte devletler, finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur gelecektir..
Demekki küresel çetenin bekası için, ulus devletlerin tasfiyesi gerekiyor. Küçük olanı yutmak daha kolay. Bu nedenle ulus devletler önce şehir devletçiklere bölünecek sonra enerji ve madenler, su kaynakları ele geçirilecek. Planın özeti bu. Planın hayata geçmesi , CFRye sadık devşirilmiş siyasilere bağlı
AKPnin tüzük ve programında CFR imzası var.
AKP bir CFR projesiydi. Amerikan gizli devletinin bir ürünüydü. Arslan Bulut Küresel haçlı seferi adlı eserinde yazıyor: New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen Türkiye'nin şehir devletlerine ayrılması plânı, AKP Program ve Tüzüğüne hemen hemen aynı ifadelerle geçirilmişti. 2001 yılında bu hükümeti kuracak olanlara New York'tan gönderilen memorandumda 'Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. deniyordu.
AKP kuruldu. Program ve tüzük CFR tavsiyesine uygundu. Ve 9 yıl sonra gelinen noktada Türkiye yerel yönetimlere geçiş konusunda büyük adımlar attı. (Meraklısı Küresel Haçlı Seferinde CFR Memorandumunun Türkçe ve İngilizcesine bir göz atsın.AKP program ve tüzüğüyle karşılaştırsın.)
Bu adımlar atılırken, küresel çete, başından beri olduğu gibi, sadece AKP ile iştigal etmedi. CHP, MHP ve SP içindeki özel kişilikleri de yönlendirdi. Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel operasyonları ELİTLER eliyle yönetti. BASIN YAYIN ve ÜNİVERSİTELERde darbeler yaptı.
Bunlara muhalefet edecek olanları Kanadada beslenen hahamların ve benzerlerinin iddialarıyla hapise tıkdırdı. TSKyı önce NATOyla zehirledi, ardından diğer CFR uzantılarıyla sızma operasyonuna tabii tuttu.
CFRce kurdurulan platformlarda, mesela Global İlişkiler adlı platformda, TSKnın üst düzey mensuplarından, işadamlarına, siyasilere ve akademisyenlere kadar uzanan seçilmiş elitler yeraldı. Bu şeytani plana uzak kalanlar, sahnenin de dışında kaldı. Sahne ışıkları altında olanların hepsi, tek dünyacı Rothshield/Rockefeller camiasının, periferisinde olanlardı.
Herşey Ankaradan çözülemez!
Şimdi YEPYENİ bir anayasa yolda! CFR federasyon anayasası istiyor! Vazgeçilmezi başkanlık sistemi. Başbakan bu konuyla referandum ertesini açtı. Sonra birden konuyu kapattı. CFR memurları, henüz erken ikazı yapmıştı. Daha yavaş ve dikkatli adımlar atılacaktı. Cumhurbaşkanı Gül, son CFR toplantısından sonra mesajı verdi: Herşey Ankaradan yönetilemez!di. CFR memorandumuna uygun olarak önümüzdeki 1 yıl içinde YERELLEŞME /EYALET SİSTEMİ yani Rockefeller /Rothshields Tek Dünyacı örgütünün nihai hedefi, fısıltılardan konuşmalara, derken yeni anayasaya geçecek ve gümbür gümbür gelecekti. Türkiye Eyalet sistemine taşınırken, küreselcilerin en önemli iki aygıtının, Türkiyeyi mekan seçtiğini de açıkladı. Küresel sermayenin başkenti, New York, ilk kez yurtdışında bir EYALET İRTİBAT BÜROSU açacaktı. İstanbul, evsahibi olacaktı. Doğudan sonra Türkiyenin batısı da olandan kat kat fazla nitelikli ajan kaynayacaktı. Yine İstanbul, 2011de UNPF (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU)na evsahipliği yapacaktı. (Bu kurumun yakın coğrafyada özellikle balkanlardaki nüfus manüplasyonu faaliyetleri incelenmeye değer.) CFR, gizli ve açık örgütleriyle üzerinde çalıştığı, İstanbul merkezli yakın Doğu federasyonu ve Diyarbakır merkezli Ortadoğu federasyonu vizyonunda adım adım ilerliyor..
.. CIA istasyon şefi Paul Henzenin Türk halkına sabah akşam federasyondan bahsedilmeli, kulakları bu duruma alıştırılmalıdır! sözüne uygun olarak televizyon ve gazeteler marifetiyle, federasyon yerelleşme halk arasında normalleştiriliyor.
Ve medya Sayın APOnun siyasi bir aktör oluşunu beyinlere çakacak. Bundan sonra hergün her haber bülteninde karşınıza APO ve federasyon söylemi çıkacak
Birkaç ay sonra, 2011de Türkiye daha sıkışık bir gündemle yaşayacaktır. Zaman daralıyor
Emperyalizmin Türkiye ve bölge planları, bir kukla devletçik ön görüyor. PKK ve siyasi kolu BDP, Barzani ile birlikte CIA ve diğer istihbarat birimleri eşliğinde adım adım ilerliyorlar.
Bunlar boş laf olarak niteleyenler, son birkaç günün görüşmelerini özetleyen haberleri alıp duvara yapıştırsınlar!
24 Eylül tarihli Yeniçağ gazetesinde Fatih Erboz haberi:
*Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile MİT, Genelkurmay Başkanlığından isimler, Öcalanla görüşüyor.
*AKP, BDPyle görüşüyor. BDP , APOyla görüşüyor.
*PKK, Türkiye ortak düşman! şiarıyla İsrail ve Ermenistanla görüşüyor.
*MİT müsteşarı Hakan Fidan ABDde CIA ile görüşüyor.
*CIA Direktörü Panetta, Fidanla görüşme öncesi gizlice İsraile giderek MOSSAD Başkanı Daganla görüşüyor.
*Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik, Barzaniyle görüşüyor.
*PKK uzantısı STKlar Barzaniyle görüşüyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New Yorkda CFR ile görüşüyor.
Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Avrupada ECFR* üyeleriyle görüşüyor.
Halkla kim görüşüyor? CIA uzmanları ve bağlı memurlar halkla en sıkı fıkı ilişki içinde olanlar
Bu araba devrilir!
Onlar Türkiyenin iki cepheli bir çatışma ortamına gireceğinden sözediyor. Yani buna hazırlık yapmaktalar. Henri Barkey, Kürt -Türk ve dinci laik ekseninde çatışmalar bekliyor.
Dünyayı ele geçireceğiz! diyen küresel sermayenin komuta merkezi CFR emriyle, Türkiye hızlı bir virajdan geçiyor.
Sözümüz odur ki, bu virajın sonunda bu araba devrilir. Enerji anlaşmaları, uyuşturucu işleri, krom ve bakır peşkeşleri, Türkiye, İran,Suriye, Irakın parçalı haritaları yollara serilir
Öncelikle, Güneydoğuda yaşayan PKK ve uzantısı ağaların elinde tarumar olmuş yöre halkı, bu baskı ve zülme yeter diyecektir. Ortak dertlerle kavrulan ülkenin her yanında mazlumlar da giderek seslerini yükseltecektir.
Bunu öngören yabancı istihbarat memurları, milli duruşu, Kürt Türk çatışmasında eritmek isteyeceklerdir.
Her unsuruyla Türk halkı, tüm partilerin içindeki vatansever güçler, bir araya gelecek, başımıza örülen çorabı delik deşik edecektir. Ve tüm bunlar 1 yıldan az bir zamanda gerçekleşecektir.
Bana gelen iletilerde sık sık kızgın bir tonda, Çözüm ne onu söyle! diyen kardeşlerime sesleniyorum. Çözüm hepimiziz!. O muhteşem pratik zekamızı kullanmazsak
ezilip gideriz!
BANU AVAR
Çekiç Güç Kürt Devleti kuruyor ; Esref Bitlisin Raporu
Son günlerin gündemdeki en önemli olaylarından bir tanesi Jandarma eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis
Eşref Bitlisin, 17 Şubat 1993 tarihinde Ankara Güvercinlik Havaalanından Diyarbakıra gitmek üzere havalanan uçağı, daha kalkışından 5 dakika geçmeden Ankara Yenimahalle Postanesinin yakınlarına düştü. Orgeneral Bitlis ile beraberindeki Emir Subayı Albay Fahir Işık, uçağı kullanan Binbaşı Fahir Eliyar, Yüzbaşı Tuğrul Sezginler ve teknisyen Astsubay Başçavuş Emin Öner şehit düştü.
Yaklaşık 18 yıldır kaza mı suikast mı tartışmasının bitmemesinin nedeni ise Eşref Bitlisin politikaları
Orgeneral Eşref Bitlis, görevi süresince ABDnin Ortadoğu politikalarına yönelik net bir karşı duruş sergilemiş ve bu ülkenin bir kukla devlet kurma girişimlerinin önüne set çekilmesi için milli politikalar geliştirilmesi konusunda görüşlerini pek çok kez dile getirmişti. Eşref Bitlis ABDnin bir Kürt devleti kurmak istediğini, bunun için de bölgeye yerleştirdiği Çekiç Güçün gerek Türkiye gerekse Irak içinde bölücü çalışmalar yürüttüğünü sık sık raporlarına taşımıştı.
Hatta 17 Aralık 1992da kendisini Irakın kuzeyine götüren helikopterin, Çekiç Güç uçaklarınca taciz edildiğini o dönem kendisi de helikopterde bulunan emekli Orgeneral Necati Özgen açıklamıştı.
Eşref Bitlis, Türkiyede terör olarak beslenen meselenin çözümünde Irak-İran ve Suriye ile birlikte davranmak politikasını benimsemişti ve Irakın toprak bütünlüğünü savunuyordu. İşte bu, ABDnin politikasının tam tersi idi. Bitlis, bölgedeki Kürt grupların liderleriyle görüşerek, onları ABDnin güdümünden çıkarmaya çalışıyordu. Eğer, uçağı düşürülmeseydi, Diyarbakıra geçecek ve bu konuyla ilgili çeşitli görüşmeler yapacaktı.
Eşref Bitlis, Körfez Savaşı sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özala direnen paşaların başında geliyordu. Iraka ikinci bir cephe açılması yolundaki baskılara karşı koydu. Bitlis, ABDnin Ortadoğuya asker çıkarmayı hedeflediği bir gizli planı saptayıp Genelkurmaya bildirdi.
Orgeneral Eşref Bitlis, Çekiç Güçün bölgedeki faaliyetleri ile ilgili rapor hazırladı ve Çekiç Güçün Kürt devleti kurma için çalıştığını yazdı. Zaten Çekiç Güçün terör örgütü PKKya yönelik yardım sandıkları attığı 1992 yılında gündeme gelmişti.
Körfez Savaşı'nın ardından meydana gelen "Kürt göçü"nün bir daha tekrar etmemesi için ülkemize konuşlandırılan ve orijinal adı "Poised Hammer". Hammerin Türkçedeki karşılığı tabancanın horozu. Poised Hammer da Türkçeye "Kalkık Horoz" olarak çevriliyor. Ancak akıllara "Çekiç Güç" olarak yerleşiyor ve artık o adla anılıyor.
Türkiyede gerek Çekiç Güç gerekse de Eşref Bitlis olayı ile ilgili önemli çalışmalar yapıldı. Gerek Aksiyon, gerek Aydınlık dergilerinde, gerekse de Adnan Akfıratın "Org. Eşref Bitlis Suikastı" ve Baskın Oranın "Kalkık Horoz" çalışmalarında, hem Çekiç Güç hem de Eşref Bitlis olayı ile ilgili çarpıcı bilgiler yer aldı.
14 Ocak 1992 günü basında çıkan haberlerde, Cudi Dağı'nda kıstırılan PKK'lılara Diyarbakır'dan kalkan ABD helikopterlerinin malzeme attığının, Genelkurmay tarafından tespit edildiği yazıyordu. Bir askeri tim olay yerine PKK'lılardan önce ulaşarak 27 çuvalı ele geçirmiş, çuvallardan giyecek ve yiyecek çıkmıştı. Bu olaydan sonra Amerikalılar olayı doğrulayacaklar; ancak malzemelerin yanlışlıkla atıldığını söyleyeceklerdi. Tıpkı daha sonraları pek çok defa yapacakları yanlışlıklar gibi. Çekiç Güç yanlışlıkla pek çok şey yapacak, Türk yetkilileri de bu yanlışlıkları sineye çekeceklerdi. Çekiç Güç'le ilgili bu tür haberler artık sık sık basında yer alacaktı.
İşte Orgeneral Eşref Bitlisin "Çekiç Güç Raporu" gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu. Eşref Bitlisin bu rapordan sonra hedefe oturtulduğu belirtiliyor.
İŞTE O RAPOR: ÇEKİÇ GÜÇ KÜRT DEVLETİ KURUYOR
Basına "Genelkurmayın hazırladığı" olarak yansıyan ve mimarı Eşref Bitlis olan raporda açıkça şu hüküm verilmişti: "Çekiç Güç, Kuzey Irak 'ta bir Kürt devleti kuruyor."
İki bölüm olarak hazırlanan raporun birinci bölümü "Birleşik Görev Kuvveti (Combined TAsk Porce-CTP) unsurlarınca yapılan kural dışı davranışlar", ikinci bölüm de "Askeri Koordinasyon Komitesi (MCC)nce yapılan kural dışı davranışlar" başlığını taşıyor.
Raporda şu ifadeler yer alıyor:
BİRLEŞİK GÖREV KUVVETİ (COMBINED TASK FORCE-CTF) UNSURLARINCA YAPILAN KURAL DIŞI DAVRANIŞLAR:
1) Birleşik Görev Kuvveti'nin ABD'li komutanı kendi üst makamları ile yaptığı yazışmalarda, Türk Kürdistanı, Irak Kürdistanı gibi Türk görüşlerine ve hakikatlere aykırı ifadeler kullanıyor.
2) ABD av önleme uçakları, Türk hava sahası içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nce izin verilen başka ülke uçaklarını (Cezayir C-130 Uçağı Olayı-9 Ocak 1992) yetkisi olmadan önledi.
3) Awacs uçakları zaman zaman kendisine tahsis edilen devriye bölgesinin dışında uçuşlar yaptı, Irak hava sahasına girdi ve muayyen zamanlarda da Türk yer radarlarına iz aktarma görevlerini yerine getirmediler.
4) PC kapsamındaki iki A-10 uçağı; Irak'tan görev dönüşünde, Türk Hava Kuvvetleri uçakları Şırnak üzerinde iç güvenlik harekatı icra ederken, 11 dakika süreyle bölgede kasıtlı olarak kalmak suretiyle harekatı gözetlediler, (1 Eylül 1992.)
5) İncirlik Birleşik Görev Kuvveti Komutanlığı, Genel Kurmay Başkanlığından izin alınmadan, yurtdışından gelen sivil ve askeri personelce ziyaret edildi. (7 Ağustos 1992.)
6) İngiliz Jaguar uçakları kendilerine verilen irtifa ve rota dışına çıkarak Türk uçaklarının bulunduğu bölgeye girdiler, hem uçuş emniyetini ihlal ettiler, hem de kurallara aykırı davrandılar. (12 Temmuz 1992.)
7) İncirlik civarında eğitim yapan bir ABD Sar helikopteri, içindeki Türk gözlemcinin ikaz etmesine rağmen, etkili araziye indi ve şahıs malına zarar verdi. (12 Mayıs 1992.)
8) Diyarbakır'a inen bir ABD uçağı uçuş kulesinin talimatlarına riayet etmedi, pisti terk etmemekte direnerek mevcut kurallara karşı geldi, üssün uçuş faaliyetlerinde büyük emniyet ihlali yaptı. (24 Ocak 1992.)
9) Erkilet-Gaziantep uçuşu yapan sivil Türk Hava Kurumu uçakları PC muharip uçaklarınca taciz edildi. (15 Ocak 1992.)
10) PC kapsamında ABD EF-111 uçağı Mardin radarına elektronik karıştırma uyguladı. (15 Ocak 1992.)
11) İki Fransız Mirage uçağı kendilerine müsaade edilen rotanın dışına çıkarak, Kayseri'de paraşüt atma sahasına girmek suretiyle, emniyetsiz bir durum ortay a çıkardı. (31 Temmuz 1991.)
12) 20 Ocak 1993 tarihinde, deklare edilen eğitim programlarında yer almayan "Weapon Firing" görevinin program dışında uygulandığı, Türk gözlemci subayları tarafından tespit edildi.
13) 21 Ocak 1993 günü Akdeniz'in uluslararası sularındaki uçak gemisinden bir ABD helikopteri Türk hava sahasının kullanım esaslarını dikkate almadan ve yetkili makamlardan izin almadan İncirlik meydanına indi.
14) 5 Şubat 1993 tarihinde PC kapsamında uçuş yapan 2 F-15 uçağı uygulama esasları belgesinde yer alan dönüş rota ve irtifalarına riayet etmeyerek bölgede AGL 500'de uçtu.
15) 5 Şubat 1993 tarihinde yapılan PC uçuşlarında, Awacs uçağının bölgede bulunan Mardin/Erzurum/Şarkışla radarları ile jtids kuramamasına karşılık, bazı PC uçakları Kuzey Irak'ta uçuşlarına devam ettiler. İkaz edilmesine rağmen aynı durum 3 Mart 1993 ve 12 Mart 1993 tarihlerinde tekerrür etti.
16) SEIA kapsamında Türkiye'ye gelen F-16 uçakları 6 Şubat 1993 tarihinde yapılan uçuşlarda PC kapsamında uçuruldu.
17) Uçaklara ATO'da belirtilmeyen mühimmat yerleştirdiler.
18) Ocak 1993 krizinde, Awacs operatörü tarafından pilota gerekli ikazın yapılmasına rağmen sırf angaje oldum gerekçesi ile 36'ncı paralel güneyine geri dönüş yapan ve bu hattın güneyinde bulunan bir Irak uçağına ateş açıldı ve uçak düştü.
19) Awacs'larda görevli Türk temsilcisine görev dosyalarını ve görev sonuç raporlarını özellikle Ocak 1993'te yaşanan krize tekabül eden günlerde vermediler."
ASKERİ KOORDİNASYON KOMİTESİ (MCC)'NCE YAPILAN KURAL DIŞI DAVRANIŞLAR:
1) MCC'nin başkanı Alb. Naab ve daha sonra onu değiştiren Alb. Wilson Kürt liderlerle yaptıkları görüşmelerde insani yardım faaliyetlerinin dışına taşarak, BM'nin 688 sayılı kararı ötesinde ilave girişimlerde bulunmak suretiyle, Kürt liderleri Saddam yönetimi ile otonomi görüşmelerinden vazgeçirdiler.
2) Alb. Naab K. Irak'ta Kürtler'in kendi iradeleri ile kendilerini idare etmelerini teminen bölgede seçim yapılmasını teşvik ve yardım ettiler. (Seçmen kütüklerinin oluşturulması ve silinmeyen mürekkep temini vs.)
3) Okul yapımı, kitap, doküman temin edildi, Kürtler'in kendi radyo ve televizyon yayınlarını yapabilmeleri için malzeme, teçhizat yardımı yapıldı.
4) Türk makamlarına haber vermeden MCC helikopteri ile Irak tarafına yüksek takatli telsiz götürüldü. (Temmuz 1991.)
5) MCC helikopterleri kendilerine verilen irtifanın altında ve rota dışında uçuş yaptılar, (l Ekim 1991.)
6) MCC helikopterleri ile Irak içinde yardım malzemesi dağıtılırken Türkiye tarafına geçilerek malzeme bırakıldı. (10 Ocak 1992.)
7) Kürt bölgesinde mevcut yeraltı zenginliklerinin ve ekonomik değerlerin tesbiti için SiteSurvey'ler yapıldı.
8) Alb. Wilson, Türk temsilcisinin Kuzey Iraklı liderler ve ileri gelenleri ile doğrudan görüşme yapmamasını istedi.
9) Alb. Naab ve Wilson, Kuzey Irak'ta bir güvenlik sisteminin kurulması ve düzenli ordunun teşkili için gayret sarf ettiler.
10) Alb. Young, Kuzey Iraklı liderlerin kurulan ordunun eğitimi için ABD desteği taleplerine olumlu yaklaştılar.
11) Türk tarafının tasvibi alınmadan MCC helikopteri ile Irak'tan başka ülkelere mensup sivil personel nakledildi. (6 Şubat 1992.)
12) MCC Başkanı Alb. Naab, Irak'ta yaptığı muhtelif görüşmelerde Türk subayların yanında bulunmasını istemedi, tek başına bazı Kürt liderlerle görüşmeler yaptı, ısrarlı tutumumuz üzerine tavrında düzelme oldu. Daha sonra görevi devralan Alb. Wilson da, yanında ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan sivil görevliler de olduğu halde, Kürt ileri gelenleri ile yapacağı görüşmeye Türk temsilciyi almamak için direniş gösterdi, Türk subayının ısrarlı tutumu karşısında istemeyerek refakatına razı oldu.
13) MCC Başkanı, Türk otoritelerinden teyit etme gereği duymadan, Kürt ihbarcılardan aldığı bilgilerle, ABD üst makamlarına, Türk Hava Kuvvetleri'nin Kürt yerleşim bölgelerini bombaladığına dair mesajlar çekti.
14) Alb. Wilson Diyanah'taki Bakanlar Kurulu ile yapılan sohbet toplantısında Talabani'nin yardımcısı Hüseyin Sincari'nin 'Federasyon olarak T.C. ile birleşme' konusundaki görüşünü SITREP'e dahil etmedi. PC harekatının uzatılmamasının sadece Türkiye'nin kararına bağlı olduğunu Kürt temsilcilere söyleyerek T.C.'yi zorunlu duruma düşürme gayreti gösterdi, (l Ağustos 1992.)
15) Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) karargahından geceleyin telefonla bildirilen Türkiye ile ilgili haberi Türk temsilcisine aktarmakta gönülsüz davrandı. (9 Eylül 1992.)
16) Alb. Young, PKK'ya karşı Peşmergeler'in başlatmış olduğu harekata soğuk bakarak 'Kardeşin kardeşi vurmasına üzülüyorum' şeklinde beyanda bulundu. (5 Ekim 1992.)
17) Alb. Young, KDP liderlerinden Fadıl Merani'ye hitaben Türk uçaklarının Kuzey Irak'taki PKK kamplarına karşı yaptığı bombardıman Peşmergeler'e zarar verebilir, bu bombardıman Türk topraklarında yapılmalıdır' dedi.
ADIM ADIM DEVLETE DOĞRU
Aksiyondan Arda Sualpin 28 Ekim 1995 tarihli haberine göre raporun ikinci bölümünde yer alan iddialar, bölgedeki toprak bütünlüklerinin korunması açısından kabul edilebilir cinsten değildir. ''Askeri Koordinasyon Komitesi 'nce yapılan kural dışı davranışlar"ın tek anlamı vardır; KUZEY IRAK'TA KÜRT DEVLETİ KURMAK.
Bu ise Türkiye'nin, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumaya yönelik politikasıyla taban tabana zıttır.