Ortadoğu'da Ortadoğulu devletlerden yalnızca üçünün borusu öter. Türkiye, İran ve İsrail. Burada "hüküm sürmek" demişsiniz. Bence o kavramı iyi tanımlamak lazım. Bizim bakış açımızdan ele alırsak mesela İsrail ortadoğuya hüküm süren, somut hegomonya üzerine politikalar izleyen bir devlet değil. Ancak bölgede sinek uçsa haberi olan ve istediği ülkenin bundan haberi olmamasını sağlayan tek ülke aynı zamanda.
Hüküm sürmek bizim için, askeri açıdan ele alırsak durumsal farkındalık ve diplomatik olarak denge politikası ile yürüyebilen bir şey. Son 15 yıldır bunu bırakmanın da ötesinde ayarlarıyla iyice oynandı. Farklı kisveler altında (semitizm, mezhepçilik, arapçılık...etc) bölgedeki duruşumuz sarsıldı. Bu sebeple, son 15 yıldır Ortadoğunun ana aktörü iken sözü dinlenmeyen bir ülke olduk. Dolayısıyla köklü devlet geleneğine sahip bir diğer ülke İran, idamesi yüksek politikalarıyla bu açığımızı çok güzel kullandı. Şu an arka bahçemizde her yerde İran istihbaratı var. Ek olarak Obama'nın Irak'tan çekilmesiyle, İran'ın izole edilmeye çalışılması ve Türkiye'nin fabrika ayarları ile oynanması sonuçu daha dünkü Suudi Arabistan bölgenin yeni güçlerinden biri olarak çıktı. Arap Baharı'nda hiç şüphesiz kazanan bir tane müslüman devlet varsa o da Suudi Arabistan'dır.
Artan ana aktör sayısı ve kısa sürede zırt pırt değiştirilen politikalarımız sayesinde İran çok güzel bir şekilde fırsatları değerlendirdi. Tarihte de hep böyleydiler. Bugün Koskoca körfez orduları Yemen'de kıçı kırık militanlara yeniliyorsa bunun sebebi oradaki İran politikasıdır. Sonuç olarak İranı da en az Rusya kadar tehdit olarak görmemek daha önceden olduğu gibi bedeli ağır hesaplar ödetebilir.