What's new

ÜIke Yönetimi

Status
Not open for further replies.
]



Hemen gayri muslim olduk.. hepsi aynı! İçki içiyosan bunların gözünde hristiyansın, ecnebisin, sevgilin varsa gavursun...

Düz mantık bunların ki, asıl günahkar olan bunlar insanları yargılayan...

Ah güzel ülkem, her şey bitti bu ülkede.

Ya kardeşim Şeriatı tehdit olarak gören insan, nasıl Müslüman olacak bir söylesene. Bana İslamın kurallarına göre yaşama diyeceksin beni asimile edecesin ben her şeye he diycem sende en doğru Müslüman olacaksın, bumudur ?
 
Ya kardeşim Şeriatı tehdit olarak gören insan, nasıl Müslüman olacak bir söylesene. Bana İslamın kurallarına göre yaşama diyeceksin beni asimile edecesin ben her şeye he diycem sende en doğru Müslüman olacaksın, bumudur ?

Şeriat tehdit değil başımızdakiler en büyük tehdit ve onlara tapan beynini kullanmayı bilmeyen milyonlar. ama artık insanlar bıkıyo, iyi parti oyları patlayabilir ;) tabii izin verirlerse!! şimdiden karalama kampanyasına başladışar. Yancı medyalar her gün yazıyo maşallah!

kürdistanı eliyle kurdurtan bi hukumete aklı basında kimse oy vermez artık görecek insanlar

Yok devamsa bu ülke param parça olur iç savaş tanklar her gün kan... Bunlara hazırlanalım şimdiden... Bir zamanlar irak da cok güçlüydü ;)
Ypg orada devletcik kurdugunda gelismis abd füzeleriyle donatıldıgında agzınızı açarsınız agzına düşer o füzeler.

Siz rüyadan uyanmayın..
 
Last edited:
Şeriat tehdit değil başımızdakiler en büyük tehdit ve onlara tapan beynini kullanmayı bilmeyen milyonlar. ama artık insanlar bıkıyo, iyi parti oyları patlayabilir ;) tabii izin verirlerse!! şimdiden karalama kampanyasına başladışar. Yancı medyalar her gün yazıyo maşallah!

kürdistanı eliyle kurdurtan bi hukumete aklı basında kimse oy vermez artık görecek insanlar

Yok devamsa bu ülke param parça olur iç savaş tanklar her gün kan... Bunlara hazırlanalım şimdiden... Bir zamanlar irak da cok güçlüydü ;)

Siz rüyadan uyanmayın..

Konuyu saptırdığı gibi bilinç altındakini de yazının sonuna dökmüşsün, yani diyorsun ki ya biz diktatörlük yapıp ülkeyi istediğimiz gibi yöneteceğiz yada Türkiye'yi cehenneme çeviririz.

Bu yorumun üzerine sana yazılacak bir kelam bulmak imkansız.
 
Ya kardeşim Şeriatı tehdit olarak gören insan, nasıl Müslüman olacak bir söylesene. Bana İslamın kurallarına göre yaşama diyeceksin beni asimile edecesin ben her şeye he diycem sende en doğru Müslüman olacaksın, bumudur ?
Mevcut sistemde dinini yaşamana engel olan nedir? İnancının gereği olup da yerine getiremediğin ne var?

Müslümanlar neden şeriatla yönetilen Arapistan'a değil de, aşağılanmak pahasına da olsa gavurun memleketine iltica ederler?
 
Konuyu saptırdığı gibi bilinç altındakini de yazının sonuna dökmüşsün, yani diyorsun ki ya biz diktatörlük yapıp ülkeyi istediğimiz gibi yöneteceğiz yada Türkiye'yi cehenneme çeviririz.

Bu yorumun üzerine sana yazılacak bir kelam bulmak imkansız.

Bilinçaltı değil gerçekler. Bunları göremeyen hala uykuda olanlar var.

Ben 3-4 sene önce bu forumda ABD YPG YE PKK ya devleti kurdurtucaya kadar desteği kesmeyecek dedim.

Bizimkiler hala yaranma, iyi görünme peşinde olup, abd nin kucağından inmediler. Müdahale etmek yerine, lafla 5 senedir gaz alıyolar, 5 sene önce suriye'de namaz kılıyolardı, bugün kandil'e gidip oturucaz diyolar. Beyninizi bi kullansanız yeter artık dersiniz.

vatandaş fakir, emekli maaşıyla asgari maaşla geçinemiyo inim inim inliyo geberiyo insanlar, ama bizimkiler milyonlarca suriyeliyi doyurmakla maaş bağlamakla mesgul.

Suriye Irak sınırına devletcik kurulduğunda suçlayacak birilerini Yine bulursunuz ne de olsa.

İnsanlar bunlar yokken de yaşıyodu, hayatını idame ettiriyodu daha mutluydu.
Ben bu ülkede gelişen dogru durus bi bok göremiyorum nedense, yine sular kesiliyo yine elektrik kesiliyo her gün, yine maganda kurşunuyla geberiyon, yine trafik var, yine araçlar pahalı, yine yakıt pahalı, yine et pahalı, yandaşları dışında kimin hayat standardı arttı?
 
Last edited:
Mevcut sistemde dinini yaşamana engel olan nedir? İnancının gereği olup da yerine getiremediğin ne var?

Mevcut sistemde hala Başörtüsüne kısıtlamalar var, bunu haricinde geçmişte Camiler kapatılmış Kuranlar toplatılmış namaz yasaklanmış, toplu halde insanların toplanıp İslam hakkında muhabbet etmesi yasaklanmıştı, sarık takıyor diye binlerce Müslüman idam edilmişti, bugün bu olayları yaşamıyorsak Muhafazakar bir hükümet başımızda olduğu için yaşamıyoruz, yani tekrarlanmayacağının garantisi yok. Şuan ki mevcut düzen dersen Erdoğan'ın altında sıkıntı yok!

Müslümanlar neden şeriatla yönetilen Arapistan'a değil de, aşağılanmak pahasına da olsa gavurun memleketine iltica ederler?

Ne iranda ne suudlarda gerçek manada Şeriat uygulanmadığını artık sağır sultan duydu.

Bilinçaltı değil gerçekler. Bunları göremeyen hala uykuda olanlar var.

Ben 3-4 sene önce bu forumda ABD YPG YE PKK ya devleti kurdurtucaya kadar desteği kesmeyecek dedim.

Bizimkiler hala yaranma, iyi görünme peşinde olup, abd nin kucağından inmediler. Müdahale etmek yerine, lafla 5 senedir gaz alıyolar, 5 sene önce suriye'de namaz kılıyolardı, bugün kandil'e gidip oturucaz diyolar. Beyninizi bi kullansanız yeter artık dersiniz.

vatandaş fakir, emekli maaşıyla asgari maaşla geçinemiyo inim inim inliyo geberiyo insanlar, ama bizimkiler milyonlarca suriyeliyi doyurmakla maaş bağlamakla mesgul.

Suriye Irak sınırına devletcik kurulduğunda suçlayacak birilerini Yine bulursunuz ne de olsa.

İnsanlar bunlar yokken de yaşıyodu, hayatını idame ettiriyodu daha mutluydu.
Ben bu ülkede gelişen dogru durus bi bok göremiyorum nedense, yine sular kesiliyo yine elektrik kesiliyo her gün, yine maganda kurşunuyla geberiyon, yine trafik var, yine araçlar pahalı, yine yakıt pahalı, yine et pahalı, yandaşları dışında kimin hayat standardı arttı?

Topraklarımız üstünde Kürdistan kurmaya çalışırlarsa ülke o pozisyona düşerse biz de teşkilatlanırız. Hükümetin bütün çabaları bu tuzakları bozmak içindir, zaten aksi halde kim devlete ihanet ederse bedel öder, ödetiriz. Siz şimdi devletinizin menfaatlerinin yanında durun yeter.
 
Hayırdır sen niye bu kadar benimsiyon buın gelse şeriata ayak uyduracak gibisin... Yoksa nasıl olsa gelmez ya "baştakiler biziö adamlar" mı diyosun...

şeriat falan geç bu ülkede taptıgınız insanlar bir gun yargılanacak

Din allah dersiniz bunları görmezsiniz..



Puhaha tayyip yarın milli içkimiz ayran der. gündemin değiştirildiği günleri çok biliyoz.
buna göz göre göre izin verildi, kurdistan ı elleriyle kurdurtuyolar.

5 sene önce suriye'de namaz kılıyolardı
Bugun de kandilme girip oturucaz diyolar
Gazınızı ne güzel alıyolar
Benim itikadimde cevap beyni olana verilir? Sana cevap vermiyorum.
Muhaha Erdoğan'ı yargılayacakmış, sıkar biraz !!

Mevcut sistemde hala Başörtüsüne kısıtlamalar var, bunu haricinde geçmişte Camiler kapatılmış Kuranlar toplatılmış namaz yasaklanmış, toplu halde insanların toplanıp İslam hakkında muhabbet etmesi yasaklanmıştı, sarık takıyor diye binlerce Müslüman idam edilmişti, bugün bu olayları yaşamıyorsak Muhafazakar bir hükümet başımızda olduğu için yaşamıyoruz, yani tekrarlanmayacağının garantisi yok. Şuan ki mevcut düzen dersen Erdoğan'ın altında sıkıntı yok!



Ne iranda ne suudlarda gerçek manada Şeriat uygulanmadığını artık sağır sultan duydu.



Topraklarımız üstünde Kürdistan kurmaya çalışırlarsa ülke o pozisyona düşerse biz de teşkilatlanırız. Hükümetin bütün çabaları bu tuzakları bozmak içindir, zaten aksi halde kim devlete ihanet ederse bedel öder, ödetiriz. Siz şimdi devletinizin menfaatlerinin yanında durun yeter.
Şunlara cevap verme kardeş boşuna, asıl kürdistancı bunlar, chpnin hepsi kürdistancı hain, gelmiş Erdoğan iftira atıyor densiz. Si.. Et bence.
 
1.Mevcut sistemde hala Başörtüsüne kısıtlamalar var,
2.Camiler kapatılmış Kuranlar toplatılmış namaz yasaklanmış,
3.toplu halde insanların toplanıp İslam hakkında muhabbet etmesi yasaklanmıştı,
4. sarık takıyor diye binlerce Müslüman idam edilmişti,
5. bugün bu olayları yaşamıyorsak Muhafazakar bir hükümet başımızda olduğu için yaşamıyoruz, yani tekrarlanmayacağının garantisi yok.
.
1. Kanıt?
2. Yalan
3. Fetullahçı cemaat ve benzeri aşırı islamcı terör örgütlerine karşı yetersiz de olsa bir mücadele olduğu doğrudur. Cemaatin sohbet adı altında gizli toplantılarının basıldığı da olmuştu.
4. Kanıt
5. AKP'den önce namaz kılanları gaz odalarına atarlardı. Yaşlıları da sabun yaparlardı.

Sizin aslında saftirik AKP'lileri trolleyen bir süper-trol olduğunuzu söylemiş miydim?
 
Yukarıdakini de si... et. Kanıt diye soruyor hâlâ.. Uzayda yaşıyor sanki. Ciddiye alıp da cevap vermene değmez, taşşak geçiyorlar gibi karşılık veriyorlar.. O kapasitede olduklarını zannetmiyorum,zannediyorum zeka seviyelerinden.
 
1. Kanıt?
2. Yalan
3. Fetullahçı cemaat ve benzeri aşırı islamcı terör örgütlerine karşı yetersiz de olsa bir mücadele olduğu doğrudur. Cemaatin sohbet adı altında gizli toplantılarının basıldığı da olmuştu.
4. Kanıt
5. AKP'den önce namaz kılanları gaz odalarına atarlardı. Yaşlıları da sabun yaparlardı.

Sizin aslında saftirik AKP'lileri trolleyen bir süper-trol olduğunuzu söylemiş miydim?

1. Orta okul ve ilk öğretimde mini etek serbest başörtüsü hala yasak.
2.http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-anapali/chp-camileri-ahir-yapti-mi-12300.html
https://www.google.com.tr/search?q=chp+zamanında+ahır+yapılan+camiler&oq=chp+zamanında+camiler+a&aqs=chrome.1.69i57j0.5290j0j7&sourceid=chrome&ie=UTF-8
3.Cemaat ve tarikatların yasaklanması altında Müslüman tebanın Kuran açıp sohbet etmesi daha yasaklanmış evlere baskınlar ypaılmıştı, http://belgelerlegercektarih.com/tag/kuran-okumak-yasak/
https://www.google.com.tr/search?ei=a3YNWo3KNI72kwW4jrPQDw&q=evde+kuran+okumak+yasaklandı&oq=evde+kuran+okumak+yasak&gs_l=psy-ab.3.0.33i22i29i30k1l4.55031.62127.0.63999.33.28.2.0.0.0.333.3803.0j13j6j1.20.0....0...1.1.64.psy-ab..12.18.3227...0j0i131k1j0i67k1j0i22i30k1j0i22i10i30k1j33i21k1j33i160k1.0.vIlEq0xk-lc
4. http://belgelerlegercektarih.com/20...istiklal-mahkemesinde-asilan-alimler-hocalar/
https://www.google.com.tr/search?q=sarık+yüzünden+asılanlar&oq=sarık+yüzün&aqs=chrome.1.69i57j0.5177j0j9&sourceid=chrome&ie=UTF-8

Şimdi siz hayata kendi bakış açınızdan bakıp kendinizi atanızı (anne baba yakin cevre) haklı gördüğünüz için bu gerçekler size çok garip gelebilir ama HAKİKATLER BUNLARDAN İBARET!

Yukarıdakini de si... et. Kanıt diye soruyor hâlâ.. Uzayda yaşıyor sanki. Ciddiye alıp da cevap vermene değmez, taşşak geçiyorlar gibi karşılık veriyorlar.. O kapasitede olduklarını zannetmiyorum,zannediyorum zeka seviyelerinden.

Yok aslında onlara cevap vermiyorum iyi niyetli olupta hakikatlerden bi haber yaşayanların da bilgisi olsun diye buraya yazıyorum bırak iyi oluyor böyle kendileri kaşınıyorlar.
 
Last edited:
Yukarıdakini de si... et. Kanıt diye soruyor hâlâ.. Uzayda yaşıyor sanki. Ciddiye alıp da cevap vermene değmez, taşşak geçiyorlar gibi karşılık veriyorlar.. O kapasitede olduklarını zannetmiyorum,zannediyorum zeka seviyelerinden.

bunu atacak mısınız? @cabatli_53 @WebMaster

Benim itikadimde cevap beyni olana verilir? Sana cevap vermiyorum.
Muhaha Erdoğan'ı yargılayacakmış, sıkar biraz !!


Şunlara cevap verme kardeş boşuna, asıl kürdistancı bunlar, chpnin hepsi kürdistancı hain, gelmiş Erdoğan iftira atıyor densiz. Si.. Et bence.
 
Last edited:
Şu alpfollower olan kişi şey değil miydi zaten, Atatürk'ün anasına edilen küfre "hakikatler acıtır" diyen? Ata'ya hakaret eden fesli palyaçoya da "tarihçi" diyen?

Anlamakta zorlanıyorum, bu insanları komple silmiyor musunuz siz? Nasıl bir genişliğe sahipsiniz o_O
 
Müslümanlar ve din istismarcıları.

''

Cumhuriyet’in Cami Politikası: İhtiyaç Kadar Cami
  • 1927 yılında tüm Türkiye’de, okulların iki katı, “14.425 okula karşılık, 28.705 cami” vardır.[1]
  • Bu nedenle, 17 Nisan 1927 tarihli 1011 Sayılı Bütçe Kanunu’nun 14.Maddesine göre, Türkiye’ye gerçekten ne kadar cami ve nekadar din görevlisi gerektiğinin 31 Mayıs 1928 tarihine kadar belirlenmesi istenmiştir.[2]
  • Bu konudaki nizamname, 5 Ocak 1928’de kabul edilmiştir.[3]
  • Daha sonra bu nizamname biraz daha genişletilerek 25 Aralık 1932 tarihinde “Cami ve mescitlerin sınıflandırılması hakkındaki nizamname” adıyla yürürlüğe girmiştir.
  • Bu çerçevede Türkiye genelinde “ihtiyaç fazlası” olduğuna karar verilen camiler belirlenmiştir.[4]
  • İhtiyaç fazlası camilerin belirlendiği 1928’de Türkiye’nin 14 milyon nüfuslu bir ülke olduğu dikkate alınacak olursa, 28.705 caminin ihtiyaca göre çok fazla olduğu kolayca anlaşılacaktır.
Tarihi Camilerin Yıkımını ve Amaç Dışı Kullanımı Konusundaki İstismarı Atatürk ve İnönü Önledi

  • Atatürk 1931 yılında bu eserlerin korunması hakkındaki Konya’dan çektiği telgraftan sonra Hükümet de bu işle daha sıkı bir şekilde ilgilenmeye başlamıştır.
  • 31.1.1934 tarih ve 6 / 370 sayılı Başvekalet genelgesiyle, “imar hevesi yüzünden eski eserlerin yıktırıldığının görüldüğü” belirtilerek, “bundan sonra Maarif Vekaleti’ne sorulmadan hiç bir eserin yıktırılmaması” istenmiştir. (4a)
  • 3.10.1935 gün ve 6/ 5548 sayılı Başvekalet genelgesiyle, illerde idarecilerin ve belediye başkanlarının “vakıf eserleri haraptır diye çabucak yıktıklarının öğrenildiği, bu hareketi yapanların ağır mesuliyet altına girecekleri” belirtilmiştir. (4b)
  • Ancak bu tehditkâr genelge bile taşradaki idarecileri durduramamış olmalıdır ki Başvekaletin 14.10.1936 tarihli bir genelgesi ile “askerler tarafından kullanılırken eski eser niteliği taşıdıkları için Milli Savunma Bakanlığından alınan fakat bu defa Valilik onayı ile Ziraat Bankasına buğday ambarı yapılmak üzere verilen Diyarbakır Hüsreviye ve Behramiye Camilerinin boşaltılması ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün onayı alınmadan vakıf eserlerin ve diğer idarelere ait eserlerin amaçları dışında kullanamamaları” son defa istenilmiştir. (4c)
  • Son olarak 12.3.1940 tarihli Başbakanlık genelgesiyle “İmar Yapı ve Yollar Kanunu“na dayanarak “belediyelerin vakıf eserlerin arsalarını parasız istimlak ettikleri, bazı belediyelerce de arsasını istimlâk etmek için önce üzerindeki sağlam binayı “haraptır” diye yıktıklarının görüldüğü, bu gibi emrivakilere meydan verilmemesi” bildirilmiştir. (4d)
  • Bu belgelerden de görüldüğü gibi Cumhuriyet’in ilk yıllarında “illerde idarecilerin ve belediye başkanlarının ‘vakıf eserleri haraptır’ diye aralarında bazı camilerin de bulunduğu bu eserleri çabucak yıktıkları” anlaşıldıktan sonra Atatürk ve Hükümet olaya el koyarak tarihi değeri olan bu eserlerin yıkımlarını önlemiştir.
  • Hükümet bu durumu fark eder etmez yerel yöneticilere gönderdiği genelgelerle “bu camilerin derhal boşaltılarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün onayı alınmadan amaç dışında kullanılmamaması gerektiğini” bildirmiştir.

İsmet İnönü Bazı Camileri Kapatıp Depo Yaptı, Kapısına Kilit Vurdu! Peki Ama Neden?

  • ...CHP ve İsmet İnönü, 1939-1946 arasında Türkiye’deki bazı camileri “depo” yapmış, bu camilerin kapısına “kilit” vurmuş, etrafına “asker” dikmiş ve bu camileri ibadete kapatmıştır!
  • II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1939-1946 yılları arasında, Türkiye’ye yönelik muhtemel bir saldırıda, camilerin hedef alınmayacağını düşünerek, müzelerimizdeki “tarihi” ve “dini” değeri olan eserleri, zarar görmemeleri için, bazı camilere koydurarak koruma altına almıştır.
  • Örneğin, Topkapı Sarayı’ndaki “Kutsal Emanetler”, bu emanetlerle ilgilenen görevlilerle birlikte Niğde’ye götürülerek, Niğde’deki bazı camilere konulmuştur. Dolayısıyla, “Kutsal Emanetlerin” bulunduğu bu “cami depolar”, ibadete kapatılmış ve kapısına kilit vurulup asker dikilmiştir.
  • Ayrıca İsmet İnünü, içinde kıymetli tarihi eserlerin saklandığı bu camilere çok iyi bakılmasını istemiştir. İsmet İnönü’nün isteği ile dönemin Hükümeti de bu konuda çok titiz davranmıştır. Örneğin, 21 Ağustos 1944 tarihli bir kararla, “Milli Saraylardan Divriği’deki Ulu Camiye korunması için konulan kıymetli eşya Caminin kubbeleri aktığı için korunamayacağından süratle Caminin tamiratının yapılması” istenmiştir. (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Sayı:6061 , Dosya: 25945, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.448..18.)
  • Kıymetli tarihi eserler, Kurtuluş Savaşı yıllarında da yine bazı camilerde saklanmış, bu nedenle yine o camilerin kapısına kilit vurulup, kapısına nöbetçi dikilmiştir. Örneğin, 14 Haziran 1923 tarihli bir belgeye göre, “Kıymetli eşyanın olduğu camiyi bekleyen tabur ile kıta arasındaki haberleşmeyi sağlayan telefon hattının bozulduğundan” söz edilmiştir. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 16714, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 159.115..14..)
  • Tufan Türenç, “Çirkin İftira ve Gerçek”, adlı yazısında, Cumhuriyet tarihi yalancılarının “bu çirkin iftirasının kaynağını”, yıllarca CHP’de görev yapmış, İnönü’nün yakınında bulunmuş, Necati Karakaya’nın anlattıklarıyla çürütmüştür.Şimdi, Necati Karakaya’nın Tufan Türenç’e gönderdiği mektubu birlikte okuyalım:
28 Şubat 2008, Büyük Millet Meclisi’nde CHP’li bir milletvekili konuşma yapıyor. Mehmet Ali Şahin Bakan koltuğundan bağırıyor. ‘Haydi, Haydi! Biz sizin nerelere kilit vurduğunuzu çok iyi biliriz.’ Bununla, ‘siz camilere kilit vurdunuz’ demek istiyor…

1950 yılından itibaren Anadolu’nun dolaştığım her köşesinde bu iftirayı duydum.

Gerçek şudur.

1942 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en alevli günlerinde Hitler’in orduları sınırımıza dayandı. Türkiye’ye girip girmemekte kararsızlardı.

İsmet Paşa Trakya’da Çakmak hattını kurmasına rağmen İstanbul’un bombalanacağını tahmin ediyor bu nedenle de savunmayı Ankara’nın dışında yapmayı düşünüyordu. İstanbul’daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihi eşyaları, zarar görmemeleri için Alman uçaklarının menzil dışında kalan bölgelerdeki camilere koymayı düşündü.

İsmet Paşa düşmanın camileri bombalamayacağını biliyordu. O nedenle bütün saray eşyalarını, padişahların tahtlarını, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed’in sancağını, kılıcını, Hırkai Saadeti, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran’ı Kerimi’ni, Atatürk’ün Samsun’da çıktığı tahta iskeleyi, müzelerde ne varsa tümünü tam 48 vagona yerleştirerek Niğde’ye gönderdi.

Bu değerli eşyaları korumak için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli, aileleri ve çocuklarıyla birlikte Niğde’ye gitti.

Eşyalar ve görevliler, tehlike tamamen geçene kadar Niğde’de kaldılar.

Bu değerli eşyalar Niğde’de 3 camiye yerleştirildi. Camilerin etrafına nöbetçi askerler yerleştirildi. 28 Ocak 1943 günü İnönü Adana’da Churchill ile buluşmak üzere Ankara’dan trenle yola çıktı. Tren Niğde’de durdu ve uzun süre bekledi.

İsmet Paşa tarihi eşyaları görmek üzere 3 camiyi de teftiş etti. Özellikle Atatürk’ün Samsun’a çıktığı tahta iskeleyi görmek istiyordu. Saruhan Camii’ne gitti ve Tunabek’e sordu: ‘Asker nöbetini aksatmıyor, camilere kimseyi almıyor değil mi? Gözüm arkada kalmasın’ dedi.”
Osmanlı da Camileri Otel Yapmıştı!

  • İsmet İnönü’ün, Kurtuluş Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasındaki “camilerin amaç dışı kullanılması” uygulaması, tarihimizde sadece İsmet İnönü’ye ait bir ilk uygulama değildir. Daha önce 19. ve 20 yüzyılda Osmanlı döneminde de benzer uygulamalar görülmüştür.
  • Örneğin, 19 Mart 1924 tarihli “Kasabalardaki terkedilmiş evler, asker ve memurların ileri gelenlerince işgal edildiğinden mübadil olarak gelen muhacirlerin cami köşelerinde kaldıkları, söz konusu yerlerin muhacirlere verilmesi” şeklindeki bir belgeden, bazı camilerde muhacirlerin konakladığı anlaşılmaktadır. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 13517, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 140.1..17.)
  • Tarihimizde camiler ilk defa, 1877/78 Osmanlı-Rus Harbi (93 Savaşı) sırasında amaç dışı kullanılmıştır. Bu savaşta Rumeli’den İstanbul’a büyük bir muhacir akını olmuştur. Rus ordusu ile Bulgar çetelerinin önünden kaçan yüz binlerce muhacir, kış mevsiminde İstanbul’a yığılınca bunların barındırılması için İstanbul’daki büyük camiler ibadete kapatılmıştır.
  • Böyle bir durum Balkan Savaşlarında da yaşanmıştır. İstanbul’a sığınan binlerce muhacir, yine camilerde barındırılmıştır. Balkan savaşlarını La Matin gazetesi muhabiri olarak izlemek amacıyla İstanbul’a gelen Stephane Lauzanne; “Hastanın Başucunda Kırk Gün” (Balkan Acıları), yine savaş muhabiri olan Georges Remond; “Mağluplarla Beraber” ve William M. Pickthall; “Harpte Türklerle Beraber” adlı kitaplarında muhacirlerin camilerde barındırılmasıyla ilgili gözlemlerini aktarmışlardır.[7]
  • 20 yüzyılda girilen ardı arkası gelmeyen savaşlar yüzünden Türkiye’de camiler yatakhane ve depo olarak kullanılmak zorunda kalmıştır. Prof İlber Ortaylı bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Türkiye iki cihan harbinin birincisine savaşan güç olarak katıldı… İmparatorluk bu savaşta ilk defa umumi seferberlik ilan etti. Askerlikten muaf tutulan medreseliler ve gayrimüslimler bile silah altına alındı. 1.5 milyon asker bu devletin gördüğü bir kalabalık değildi. Toplanan askere ne silah, ne kalacak yer, ne de tayın verilebildi. Medreseler, camiler, zaten harap halde olan vakıf eserler ve İstanbul halkı askeri barındırıp beslemekle görevlendirildi. Zaten 1912-13 kışında Balkan felaketini yaşayan Türkiye’nin İstanbul, Bursa ve Edirne gibi şehirleri perişan muhacir dalgalarını barındırmak zorunda kalmıştı. Camiler cami olmaktan çıktı. Başka ne yapılabilirdi ki?” (7a)
İŞTE MECLİS ZABITLARI: Tek Parti Döneminde Tamir Edilen Camiler ve Türbeler

İşte o Meclis Zabıt Ceridelerinden birkaç örnek:
  • 27 Mayıs 1937’de, TBMM 4. Dönem, 46. Birleşimde söz alan Refik Şevket B. bazı camilerin tamirinden söz ederek, bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bazı eleştirilerde bulunmuştur
İşte o Meclis Zabıt Ceridelerinden birkaç örnek:
27 Mayıs 1937’de, TBMM 4. Dönem, 46. Birleşimde söz alan Refik Şevket B. bazı camilerin tamirinden söz ederek, bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bazı eleştirilerde bulunmuştur:
Vakıf bütçesi söz konusu olduğu zaman, hiç bir zaman hatırımızdan geçmez ki bize ecdadımızın bıraktığı hayır kurumlarının imdadına koşan tek kurumdur. (…) Onun için bizim elimizde bulunan, gayet mazbut bir şekilde elimize verilmiş olan, ecdadımızın bir hayır ifadesi olan camilerin, çeşmelerin şu veya bu müesseselerin gözümüzün önünde nedensiz yıkılmasına meydan verecek kadar âciz bir nesil olmadığımızı ispat etmek bize düşer (Alkışlar). Onun içindir ki arkadaşlar, vakıf idarelerinin bilhassa kırtasiyecilikten doğan tahsisatsızlık yüzünden memleketimizin bir çok yerlerindeki 300, 400, 500 sene evvel kurulmuş ve hayırsever adamların bir nişanesi olan bu güzelim müesseseleri tamir ve ihya ve korumaya imkân bulunamamaktadır. Bırakanları rahmetle andığımız bu kurumlara daha çok gayret sarf ederek bakılmasını Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden özellikle ricayı vazife bilirim. Bizim görevimiz yıkmak değil, yapılanları tamir etmektir. Korumak göreviyle yükümlü olan bu nesil dünkü güzel eserler karşısında sessiz kalamaz. Vakıflar Genel Müdürlüğünden kendi hesabıma bir ricada bulundum, hüsnü telâkki ettiler. Meşhur Mimar Sinan’ın Manisa’daki Muradiye camimin tamiri için 1500 liralık tahsisat verdi ve tamir edildi. Fakat bu muazzam ve emsali artık yapılamayacak olan eserin maalesef 1500 liralık tamiratı, bilâkis onun büyük bünyesinde en ufak bir tesir bile meydana getirememiştir. Oradaki vatandaşlar ve onu gören her vatandaş bu müessesenin çatısını kurşunlarının açıldığını ve aktığını görmekle elbette ıstırap duyar. Türkiye B. M. Meclisi yürekten duyulan ıstırapların çaresine bakmakla mükellef olduğu için bizim namımıza görev yapan eden Vakıflar Genel Müdürlüğü, millî bir duyguyla hayırsever bir imanın icap ettirdiği dikkatle hareket etmelidir…”

  • Vakıflar Genel Müdürü Rüştü B., Refik Şevket B’nin ince eleştirilerine şu yanıtı vermiştir:
Refik Şevket Beyefendi kanun meselesinden sonra hayrata iyi bakılmaması konusunu söz konusu ettiler. Son zamanlarda bunu pek iyi yapamadığımızı itiraf ediyoruz. Fakat iki sene öncesiyle kıyaslanırsa bu konudaki çalışmalarımızın, vakıfların en parlak devri olan Meşrutiyeti takip eden devirde bile görülmediği anlaşılacaktır. 339’dan beri yalnız hayrata ait 4000 küsur ve akar olarak tamir ettiğimiz 900 ve yeni yaptığımız 400 bu kadardır. Bunlar hiç bir devirde böyle yapılmamıştır. (…) Manisa’daki camilerin tamiri meselesi: bunun önemlice bir tamir olduğu izaha muhtaç değildir. Kurşunlarını tamir için orada mütehassıs bulamadığımızdan İstanbul’dan bir adam göndermek gerekti. Geriye kalan tamirini bu sene yine yapmağa çalışacağız.”
  • Bu sırada Kocaeli Milletvekili Sırrı B.,
Bildiğiniz gibi İstanbul’da, Tophanede iki sebil vardır. Onların şekli inşaları evvelce birer pırlanta gibi o havaliye süs vermekte idi. Fakat bir kaç seneden beri ihmal edildiği için yıkıldılar, birer harabe haline girdiler.” diye bir eleştiride bulununca, Vakıflar Genel Müdür Rüştü B., “Efendim, söz konusu ettiğiniz, Nusratiye camiinin sebilleridir. Kapının tarafeyninde sebilin parmaklıkları vardı. Gayet kıymettardı. Fakat çalındığı için kaldırıldı. Bu suretle sebil de yıkıldı. Bu sene bu konu incelendi. Gereken tahsisat ta verildi. Geçen gün gittim, gördüm, sebil yerine kondu.”
(TBMM Zabıt Ceridesi, Sıra 1, C.8, Birleşim 46, 4. Dönem, 12.5.1932, s.107-110)


İŞTE CUMHURİYET ARŞİVİ: Tek Parti Döneminde Tamir Edilen ve Yaptırılan Camiler

  • Atatürk 1 Mart 1923’te yaptığı Meclis konuşmasında, “Efendiler!Geçen yıl içinde Vakıf Bakanlığı, dini yapılar ve hayır kurumlarının onarım ve inşaatında oldukça önemli bir çalışma yapmıştır. Yapılan onarım içinde ülkemizin çeşitli yerlerinde olmak üzere 126 cami ve mescit ile 31 medrese ve okul, 22 su yolu ve çeşme, 175 gelir getiren yer ile 26 hamam bulunmaktadır” diyerek, 126 cami ve mescitin onarılıp inşa edildiğini belirtmiştir. (“Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin I.Dönem, 4. Yasama Yılını Açış Konuşmaları”, Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. 1, C. 28, 1 Mart 1923, s. 2 )
Bu doğrultuda onarım ve inşa kararı çıkan camilerden bazıları şunlardır:

– 26 Mart 1923’te Hamidiye Camii’nin tamir ve tefrişatının umum evkaf malından yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 14005, Fon Kodu: 51..0.0.0, Yer No: 2.12..6..)

12 Şubat 1924 tarihli bir belgeye göre, “Turgutlu’da tamiratı devam eden Pazar Camii için 1500 Türk Lirası gönderildiği” belirtilmiştir. (BCA, Sayı: 14005, Fon Kodu: 51..0.0.0, Yer No: 13.109..4.)

25 Temmuz 1925 tarihli bir belgede “Bitlis Camiinin tefrişi için 3000 liranın gönderildiği” belirtilmiştir. (BCA, Sayı:14005, Dosya: 22911, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.313..11.)

– 7 Aralık 1925’te Niğde’nin Fertek Köyü’ndeki bir kilisenin camiye çevrilmesine karar verilmiştir.

– 28 Eylül 1930 tarihli bir belgeye göre, “Fırtınadan hasara uğrayan camilerin tamiri için Edirne Vakıflar Müdürlüğü’ne 11 000 lira tahsisat gönderildiği” belirtilmiştir. (BCA, Sayı:790, Dosya: 22939, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.314..20.)

-9 Aralık 1931 tarihli bir kararla, “İstanbul Eyüp Camii kurşun ve sıva tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 11987, Dosya: 229-59, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 24.77..9..)

– 1 Mayıs 1932 tarihli bir kararla, “İstanbul Edirnekapı’daki Neslişah Camii’nin emanet usulüyle tamir ettirilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 12791, Dosya: 229-63, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 28.36..8.)

17 Eylül 1933 tarihli bir kararla, “Babaeski’deki Cedit Ali Paşa Camii ile Manisa’daki Muradiye Camiinin tamiri” istenmiştir. (BCA, Sayı: 14960, Dosya: 229-68, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 39.64..19.)

– 18 Mart 1933’de “Edirne’deki üç şerefeli camiinin sıva tamirinin yapılması” istenmiştir.[9]

– 26 Mayıs 1937 tarihinde “Ankara’daki tarihi eser niteliğindeki camilerin tespit edilerek tamirlerine başlanıldığı” belirtilmiştir. (BCA, Sayı:73362, Dosya: 25919, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.447..3.)

27 Ekim 1937 tarihli bir kararla, “Kiğı’da tamiri mümkün olmayan Bültenbey Camii’nin yerine Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeni bir cami yaptırılacağı” belirtilmiştir. (BCA, Sayı: 5016, Dosya: 22966, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.316..10.)

– 13 Ağustos 1937 tarihinde tamir ettirilen camilerin tekniğe uygun yapılıp yapılmadığının tespiti için kurulan komisyon ve bu komisyonun vermiş olduğu rapordan” söz edilmiştir. (BCA, Sayı:73362, Dosya: 25922, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.447..6.)

14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla “Üsküdar’daki Şemsi Paşa Camii tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 92582, Dosya: 229-113, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.65..17.)

14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla “Havsa’daki Sokullu Mehmetpaşa Camii tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 92492, Dosya: 229-156, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.65..8.)

– 14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla “Kadırga’daki Sokullu Camii’nin tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir.(BCA, Sayı: 92352, Dosya: 229-155, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.64..14.)

16 Mayıs 1938 tarihli bir kararla “İstanbul’daki Haseki, Mahmutpaşa ve Mihrimah camileriyle etrafındaki binaların ne şekilde tamir edileceklerine dair üç adet rapor hazırlanması” istenmiştir. (BCA, Sayı:73362, Dosya: 25922,Fon Kodu: 30..10.0.0,Yer No: 213.447..6.)

6 Mart 1939 tarihli bir kararla, “Malatya’daki Hacı Ömer Camii tadilat ve inşaatı için gelecek yıla geçici taahhüde girişilmesine izin verilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 105102, Dosya: 229-158, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.19..4.)

25 Mart 1939 tarihli bir kararla “Konya’daki İplikçi Camii restorasyon işi için gelecek yıla geçici taahhüde girişilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 106382, Dosya: 229-159, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.25..12.)

30 Mart 1939 tarihli bir kararla, “Kars’ın Sarıkamış İlçesi’nde yaptırılacak cami inşaatı için gelecek yıla geçici taahhüde girişilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 106692, Dosya: 229-160, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.27..3.)

9 Mart 1940 tarihli bir kararla,”İstanbul’daki Şemsipaşa ve Azatkapı Camilerinin onarımının devamı için 5000’er lira daha sarfına” izin verilmiştir. (BCA, Sayı: 130012, Dosya, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 90.22..3.)

21 Ağustos 1944 tarihli bir kararla “Milli Saraylardan Divriği’deki Ulu Camiye korunması için konulan kıymetli eşya Caminin kubbeleri aktığı için korunamayacağından süratle Caminin tamiratının yapılması” istenmiştir. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 25945, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.448..18.)

Atatürk’ün Yaptırdığı Camiler

Sinan-Meydan-Cami-01.jpg

Atatürk Edirne’de Selimiye Camii ve Külliyesini gezerken. (25 Aralık 1930)*

Ali Metin’in vesile olmasıyla Atatürk, 5000 lira vererek Mihalıccık Camii’nin yeniden yapılmasını sağlamıştır.[16]

– Atatürk’ün çizdiği, “İdeal Cumhuriyet Köyü’nün” tam merkezinde bir de camiye yer verilmiştir. Atatürk, çizdiği projede 22 numarayla gösterdiği camiyi, köy hamamı ve etüv makinesinin hemen yanına yerleştirmiştir.(10 )

– Atatürk, çıkan büyük bir kasırgada hasar gören Edirne Selimiye Camii’nin onarılması için ödenek göndermiştir.[11]


– Atatürk, sadece Türkiye’deki değil yurt dışındaki camilerle de ilgilenmiştir. 1919’da başlanıp 1926’da tamamlanan Paris Camii’ne yardım yapanlar arasında Atatürk de vardır. Paris Camii’nde büyük emekleri olan Bencheikh El Hocine Abbas “Mustafa Kemal Atatürk’ün de Paris Camii’nde izleri bulunduğunu” ifade etmiştir. Şeyh Hamza Ebubekir’in, Bencheikh El Hocine Abbas’a anlattıklarına göre: Mustafa Kemal Atatürk, Abdülhamid’in ölümünden sonra 1938 yılına kadar her yıl Paris Camii’ne “bizim de çorbada tuzumuz bulunsun” diyerek, bir miktar para göndermiştir.[13] Caminin şeref defterine göre de II. Abdülhamit ve Atatürk’ün caminin yapımına katkıları olmuştur.[14] Batı’da Paris Camii’ne yardım eden Atatürk, Doğu’da ise Tokyo Camii’nin yapımına katkıda bulunmuştur. 1931 yılında Türkiye’ye gelip Atatürk’ü ziyaret eden Japon Elçisi Torijori Yamada, Atatürk ile yaptığı görüşmede Türklerin Tokyo camiinin yapımına katkıda bulunmasını istemiştir. Yamada’nın bu isteğini geri çevirmeyen Atatürk, iddiaya göre Tokyo Camii’nin yapımına da katkıda bulunmuştur.[15] Bu nedenle olsa gerek ki, Tokyo Caimii’nin 1938’deki açılış töreni sırasında camiye Japon bayrağı ile birlikte bir de Türk bayrağı asılmıştır. (15a)


''

Kaynak: https://ataturk.org.au/gazete-makal...-tek-parti-ataturk-inonu-menderes-ve-camiler/



Allah'a şirk koşan vatan haini Sait ile el ele gezen; Camiler yıktıran Adnan Menderes ve Adalet partisi.

''
Menderes’in Yıktırdığı Camiler ve Mescitler

İşte İstanbul’da DP döneminde Menderes’in yıktırdığı ve tahrip ettirdiği tarihi camilerden bazıları:

-1465 tarihinde inşa edilmiş olan tarihi Murat Paşa Camii Vatan caddesi yapılırken 1957’de yıkılmıştır.

İstanbul’da yol yapım çalışmaları sırasında 1956’da yıkılan Oruç Gazi Camisi
Sinan-Meydan-Cami-07.jpg

İstanbul’da yol yapım çalışmaları sırasında 1956’da yıkılan Oruç Gazi Camisi

-Pertevniyal Lisesi yakınlarında bulunan tarihi Oruç Gazi Camii, 1956 yılında yol yapım çalışmaları sırasında yıktırılmıştır.

-Yeni Kapı yakınlarında Fatih döneminden kalma 1479 tarihli Çakır Ağa Camii yine yol yapım çalışmaları nedeniyle 1958’de yıkılmıştır.

-Aksaray’da Vatan cadesinin başlangıcında yer alan Fatih döneminden kalma Camcılar Camii ve çeşmeleri, 1957 yılında yol yapım çalışmaları nedeniyle yıkılmıştır.

-Aksaray’da,1555 yapımı tarihi Kazasker Abdurrahman Camii 1957’de yol yapım çalışmaları nedeniyle yıkılmıştır.

Sinan-Meydan-Cami-10.jpg

İstanbul’da yol yapım çalışmaları sırasında 1957’de yıkılan Süheyl Bey Camii
-Karaköy Kabataş arasında -bugünkü Mimar Sinan Üniveristesi’nin tam karşısındaki- Salıpazarı Süheyl Bey Camii 1957’de yol yapım çalışmaları sırasında yıkılmıştır.

-Karaköy Kabataş arasındaki 1878-1879 yapımı, özgün mimariye sahip çok nadide eserlerden biri olan Karaköy Mescidi veya camisi 1958’de yol yapım çalışmaları sırasında yıkılmıştır.

-Karaköy Kabataş arasındaki II. Mahmut döneminden kalma, 1826 yapımı, tarihi Nusretiye camii ve sebili 1958’de yol yapımı sırasında tahrip edilmiştir.

-Karaköy Kabataş arasındaki Mimar Sinan eserlerinden Kılıçali Paşa Camii ve dükkanları 1958’de yol yapım çalışmaları sırasında tahrip edilmiş, bazı duvarları yıkılarak yeniden yapılmıştır. (20c)

  • Bozdoğan kemerinden Aksaray’a inerken sağda iki küçük cami vardı. Baba Hasan Alemi ve Oruç Gazi Camileri. Baba Hasan Alemi’yi daha o zaman vakıflar kiraya vermişti. Hatta bir öğretmen oturuyordu içinde. Cadde üstünde olmamasına rağmen yıktılar onu. Oruç Gazi mamurdu, kullanılıyordu. Hiç lüzumu yokken yıkıldı o da. Bulvar açıldığında, dört tarafında servi ağaçlarıyla çok şirin bir durumu vardı, caddeden dışarıda ve biraz çukurdaydı zaten. Kimin aklına estiyse, lüzumsuz burada dediler, yıktılar.
Sinan-Meydan-Cami-06.jpg

Adana’da cadde genişletmek bahanesiyle 1950’lerde yıkılan Cafer Paşa Camii
  • Adana’da kentin göbeğinde, camisi, medresesi, kütüphanesiyle görkemli bir külliye düşünün. 1650’lerde Cafer Paşa yaptırmış, 1950’de cadde genişleyecek bahanesiyle yıkılmış. Ne var ki arsa hala boş, külliye yıkıldığı ile kalmış, şehrin anıtsal yapısının yerinde şimdi çömlekçi var“.[22]
''
Kaynak: https://ataturk.org.au/gazete-makal...-tek-parti-ataturk-inonu-menderes-ve-camiler/



AKP döneminde satılan camiler.

''
- CHP Milletvekili Umut Oran'ın soru önergesine cevap veren Şimşek,...

İŞTE CAMİ SATAN BELEDİYELER:
Borçlarına karşılık camileri satan belediyeler ise şunlar:
  1. Göngören (İstanbul-AKP),
  2. Üsküdar (İstanbul-AKP),
  3. Nevşehir (AKP),
  4. Düzce (AKP),
  5. Reyhanlı (Hatay-AKP),
  6. Çay (Afyonkarahisar-AKP)
''
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/akp-cami-satma-yontemini-sevdi-284220/
 
Last edited:
Şu alpfollower olan kişi şey değil miydi zaten, Atatürk'ün anasına edilen küfre "hakikatler acıtır" diyen? Ata'ya hakaret eden fesli palyaçoya da "tarihçi" diyen?

Anlamakta zorlanıyorum, bu insanları komple silmiyor musunuz siz? Nasıl bir genişliğe sahipsiniz o_O
Burası Türklere özel bir forum olsaydı barınamazlardı böyle tipler. Belki o tarz bir forum açmalıyız birlikte, veya daha çok özerklik istemeliyiz forum yönetiminden.

''
Cumhuriyet’in Cami Politikası: İhtiyaç Kadar Cami
  • 1927 yılında tüm Türkiye’de, okulların iki katı, “14.425 okula karşılık, 28.705 cami” vardır.[1]
  • Bu nedenle, 17 Nisan 1927 tarihli 1011 Sayılı Bütçe Kanunu’nun 14.Maddesine göre, Türkiye’ye gerçekten ne kadar cami ve nekadar din görevlisi gerektiğinin 31 Mayıs 1928 tarihine kadar belirlenmesi istenmiştir.[2]
  • Bu konudaki nizamname, 5 Ocak 1928’de kabul edilmiştir.[3]
  • Daha sonra bu nizamname biraz daha genişletilerek 25 Aralık 1932 tarihinde “Cami ve mescitlerin sınıflandırılması hakkındaki nizamname” adıyla yürürlüğe girmiştir.
  • Bu çerçevede Türkiye genelinde “ihtiyaç fazlası” olduğuna karar verilen camiler belirlenmiştir.[4]
  • İhtiyaç fazlası camilerin belirlendiği 1928’de Türkiye’nin 14 milyon nüfuslu bir ülke olduğu dikkate alınacak olursa, 28.705 caminin ihtiyaca göre çok fazla olduğu kolayca anlaşılacaktır.
Tarihi Camilerin Yıkımını ve Amaç Dışı Kullanımı Konusundaki İstismarı Atatürk ve İnönü Önledi

  • Atatürk 1931 yılında bu eserlerin korunması hakkındaki Konya’dan çektiği telgraftan sonra Hükümet de bu işle daha sıkı bir şekilde ilgilenmeye başlamıştır.
  • 31.1.1934 tarih ve 6 / 370 sayılı Başvekalet genelgesiyle, “imar hevesi yüzünden eski eserlerin yıktırıldığının görüldüğü” belirtilerek, “bundan sonra Maarif Vekaleti’ne sorulmadan hiç bir eserin yıktırılmaması” istenmiştir. (4a)
  • 3.10.1935 gün ve 6/ 5548 sayılı Başvekalet genelgesiyle, illerde idarecilerin ve belediye başkanlarının “vakıf eserleri haraptır diye çabucak yıktıklarının öğrenildiği, bu hareketi yapanların ağır mesuliyet altına girecekleri” belirtilmiştir. (4b)
  • Ancak bu tehditkâr genelge bile taşradaki idarecileri durduramamış olmalıdır ki Başvekaletin 14.10.1936 tarihli bir genelgesi ile “askerler tarafından kullanılırken eski eser niteliği taşıdıkları için Milli Savunma Bakanlığından alınan fakat bu defa Valilik onayı ile Ziraat Bankasına buğday ambarı yapılmak üzere verilen Diyarbakır Hüsreviye ve Behramiye Camilerinin boşaltılması ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün onayı alınmadan vakıf eserlerin ve diğer idarelere ait eserlerin amaçları dışında kullanamamaları” son defa istenilmiştir. (4c)
  • Son olarak 12.3.1940 tarihli Başbakanlık genelgesiyle “İmar Yapı ve Yollar Kanunu“na dayanarak “belediyelerin vakıf eserlerin arsalarını parasız istimlak ettikleri, bazı belediyelerce de arsasını istimlâk etmek için önce üzerindeki sağlam binayı “haraptır” diye yıktıklarının görüldüğü, bu gibi emrivakilere meydan verilmemesi” bildirilmiştir. (4d)
  • Bu belgelerden de görüldüğü gibi Cumhuriyet’in ilk yıllarında “illerde idarecilerin ve belediye başkanlarının ‘vakıf eserleri haraptır’ diye aralarında bazı camilerin de bulunduğu bu eserleri çabucak yıktıkları” anlaşıldıktan sonra Atatürk ve Hükümet olaya el koyarak tarihi değeri olan bu eserlerin yıkımlarını önlemiştir.
  • Hükümet bu durumu fark eder etmez yerel yöneticilere gönderdiği genelgelerle “bu camilerin derhal boşaltılarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün onayı alınmadan amaç dışında kullanılmamaması gerektiğini” bildirmiştir.

İsmet İnönü Bazı Camileri Kapatıp Depo Yaptı, Kapısına Kilit Vurdu! Peki Ama Neden?

  • ...CHP ve İsmet İnönü, 1939-1946 arasında Türkiye’deki bazı camileri “depo” yapmış, bu camilerin kapısına “kilit” vurmuş, etrafına “asker” dikmiş ve bu camileri ibadete kapatmıştır!
  • II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1939-1946 yılları arasında, Türkiye’ye yönelik muhtemel bir saldırıda, camilerin hedef alınmayacağını düşünerek, müzelerimizdeki “tarihi” ve “dini” değeri olan eserleri, zarar görmemeleri için, bazı camilere koydurarak koruma altına almıştır.
  • Örneğin, Topkapı Sarayı’ndaki “Kutsal Emanetler”, bu emanetlerle ilgilenen görevlilerle birlikte Niğde’ye götürülerek, Niğde’deki bazı camilere konulmuştur. Dolayısıyla, “Kutsal Emanetlerin” bulunduğu bu “cami depolar”, ibadete kapatılmış ve kapısına kilit vurulup asker dikilmiştir.
  • Ayrıca İsmet İnünü, içinde kıymetli tarihi eserlerin saklandığı bu camilere çok iyi bakılmasını istemiştir. İsmet İnönü’nün isteği ile dönemin Hükümeti de bu konuda çok titiz davranmıştır. Örneğin, 21 Ağustos 1944 tarihli bir kararla, “Milli Saraylardan Divriği’deki Ulu Camiye korunması için konulan kıymetli eşya Caminin kubbeleri aktığı için korunamayacağından süratle Caminin tamiratının yapılması” istenmiştir. (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Sayı:6061 , Dosya: 25945, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.448..18.)
  • Kıymetli tarihi eserler, Kurtuluş Savaşı yıllarında da yine bazı camilerde saklanmış, bu nedenle yine o camilerin kapısına kilit vurulup, kapısına nöbetçi dikilmiştir. Örneğin, 14 Haziran 1923 tarihli bir belgeye göre, “Kıymetli eşyanın olduğu camiyi bekleyen tabur ile kıta arasındaki haberleşmeyi sağlayan telefon hattının bozulduğundan” söz edilmiştir. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 16714, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 159.115..14..)
  • Tufan Türenç, “Çirkin İftira ve Gerçek”, adlı yazısında, Cumhuriyet tarihi yalancılarının “bu çirkin iftirasının kaynağını”, yıllarca CHP’de görev yapmış, İnönü’nün yakınında bulunmuş, Necati Karakaya’nın anlattıklarıyla çürütmüştür.Şimdi, Necati Karakaya’nın Tufan Türenç’e gönderdiği mektubu birlikte okuyalım:

Osmanlı da Camileri Otel Yapmıştı!

  • İsmet İnönü’ün, Kurtuluş Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasındaki “camilerin amaç dışı kullanılması” uygulaması, tarihimizde sadece İsmet İnönü’ye ait bir ilk uygulama değildir. Daha önce 19. ve 20 yüzyılda Osmanlı döneminde de benzer uygulamalar görülmüştür.
  • Örneğin, 19 Mart 1924 tarihli “Kasabalardaki terkedilmiş evler, asker ve memurların ileri gelenlerince işgal edildiğinden mübadil olarak gelen muhacirlerin cami köşelerinde kaldıkları, söz konusu yerlerin muhacirlere verilmesi” şeklindeki bir belgeden, bazı camilerde muhacirlerin konakladığı anlaşılmaktadır. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 13517, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 140.1..17.)
  • Tarihimizde camiler ilk defa, 1877/78 Osmanlı-Rus Harbi (93 Savaşı) sırasında amaç dışı kullanılmıştır. Bu savaşta Rumeli’den İstanbul’a büyük bir muhacir akını olmuştur. Rus ordusu ile Bulgar çetelerinin önünden kaçan yüz binlerce muhacir, kış mevsiminde İstanbul’a yığılınca bunların barındırılması için İstanbul’daki büyük camiler ibadete kapatılmıştır.
  • Böyle bir durum Balkan Savaşlarında da yaşanmıştır. İstanbul’a sığınan binlerce muhacir, yine camilerde barındırılmıştır. Balkan savaşlarını La Matin gazetesi muhabiri olarak izlemek amacıyla İstanbul’a gelen Stephane Lauzanne; “Hastanın Başucunda Kırk Gün” (Balkan Acıları), yine savaş muhabiri olan Georges Remond; “Mağluplarla Beraber” ve William M. Pickthall; “Harpte Türklerle Beraber” adlı kitaplarında muhacirlerin camilerde barındırılmasıyla ilgili gözlemlerini aktarmışlardır.[7]
  • 20 yüzyılda girilen ardı arkası gelmeyen savaşlar yüzünden Türkiye’de camiler yatakhane ve depo olarak kullanılmak zorunda kalmıştır. Prof İlber Ortaylı bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Türkiye iki cihan harbinin birincisine savaşan güç olarak katıldı… İmparatorluk bu savaşta ilk defa umumi seferberlik ilan etti. Askerlikten muaf tutulan medreseliler ve gayrimüslimler bile silah altına alındı. 1.5 milyon asker bu devletin gördüğü bir kalabalık değildi. Toplanan askere ne silah, ne kalacak yer, ne de tayın verilebildi. Medreseler, camiler, zaten harap halde olan vakıf eserler ve İstanbul halkı askeri barındırıp beslemekle görevlendirildi. Zaten 1912-13 kışında Balkan felaketini yaşayan Türkiye’nin İstanbul, Bursa ve Edirne gibi şehirleri perişan muhacir dalgalarını barındırmak zorunda kalmıştı. Camiler cami olmaktan çıktı. Başka ne yapılabilirdi ki?” (7a)
İŞTE MECLİS ZABITLARI: Tek Parti Döneminde Tamir Edilen Camiler ve Türbeler

İşte o Meclis Zabıt Ceridelerinden birkaç örnek:
  • 27 Mayıs 1937’de, TBMM 4. Dönem, 46. Birleşimde söz alan Refik Şevket B. bazı camilerin tamirinden söz ederek, bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bazı eleştirilerde bulunmuştur
İşte o Meclis Zabıt Ceridelerinden birkaç örnek:
27 Mayıs 1937’de, TBMM 4. Dönem, 46. Birleşimde söz alan Refik Şevket B. bazı camilerin tamirinden söz ederek, bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bazı eleştirilerde bulunmuştur:


  • Vakıflar Genel Müdürü Rüştü B., Refik Şevket B’nin ince eleştirilerine şu yanıtı vermiştir:

  • Bu sırada Kocaeli Milletvekili Sırrı B.,

(TBMM Zabıt Ceridesi, Sıra 1, C.8, Birleşim 46, 4. Dönem, 12.5.1932, s.107-110)


İŞTE CUMHURİYET ARŞİVİ: Tek Parti Döneminde Tamir Edilen ve Yaptırılan Camiler

  • Atatürk 1 Mart 1923’te yaptığı Meclis konuşmasında, “Efendiler!Geçen yıl içinde Vakıf Bakanlığı, dini yapılar ve hayır kurumlarının onarım ve inşaatında oldukça önemli bir çalışma yapmıştır. Yapılan onarım içinde ülkemizin çeşitli yerlerinde olmak üzere 126 cami ve mescit ile 31 medrese ve okul, 22 su yolu ve çeşme, 175 gelir getiren yer ile 26 hamam bulunmaktadır” diyerek, 126 cami ve mescitin onarılıp inşa edildiğini belirtmiştir. (“Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin I.Dönem, 4. Yasama Yılını Açış Konuşmaları”, Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. 1, C. 28, 1 Mart 1923, s. 2 )
Bu doğrultuda onarım ve inşa kararı çıkan camilerden bazıları şunlardır:

– 26 Mart 1923’te Hamidiye Camii’nin tamir ve tefrişatının umum evkaf malından yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 14005, Fon Kodu: 51..0.0.0, Yer No: 2.12..6..)

12 Şubat 1924 tarihli bir belgeye göre, “Turgutlu’da tamiratı devam eden Pazar Camii için 1500 Türk Lirası gönderildiği” belirtilmiştir. (BCA, Sayı: 14005, Fon Kodu: 51..0.0.0, Yer No: 13.109..4.)

25 Temmuz 1925 tarihli bir belgede “Bitlis Camiinin tefrişi için 3000 liranın gönderildiği” belirtilmiştir. (BCA, Sayı:14005, Dosya: 22911, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.313..11.)

– 7 Aralık 1925’te Niğde’nin Fertek Köyü’ndeki bir kilisenin camiye çevrilmesine karar verilmiştir.

– 28 Eylül 1930 tarihli bir belgeye göre, “Fırtınadan hasara uğrayan camilerin tamiri için Edirne Vakıflar Müdürlüğü’ne 11 000 lira tahsisat gönderildiği” belirtilmiştir. (BCA, Sayı:790, Dosya: 22939, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.314..20.)

-9 Aralık 1931 tarihli bir kararla, “İstanbul Eyüp Camii kurşun ve sıva tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 11987, Dosya: 229-59, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 24.77..9..)

– 1 Mayıs 1932 tarihli bir kararla, “İstanbul Edirnekapı’daki Neslişah Camii’nin emanet usulüyle tamir ettirilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 12791, Dosya: 229-63, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 28.36..8.)

17 Eylül 1933 tarihli bir kararla, “Babaeski’deki Cedit Ali Paşa Camii ile Manisa’daki Muradiye Camiinin tamiri” istenmiştir. (BCA, Sayı: 14960, Dosya: 229-68, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 39.64..19.)

– 18 Mart 1933’de “Edirne’deki üç şerefeli camiinin sıva tamirinin yapılması” istenmiştir.[9]

– 26 Mayıs 1937 tarihinde “Ankara’daki tarihi eser niteliğindeki camilerin tespit edilerek tamirlerine başlanıldığı” belirtilmiştir. (BCA, Sayı:73362, Dosya: 25919, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.447..3.)

27 Ekim 1937 tarihli bir kararla, “Kiğı’da tamiri mümkün olmayan Bültenbey Camii’nin yerine Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeni bir cami yaptırılacağı” belirtilmiştir. (BCA, Sayı: 5016, Dosya: 22966, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.316..10.)

– 13 Ağustos 1937 tarihinde tamir ettirilen camilerin tekniğe uygun yapılıp yapılmadığının tespiti için kurulan komisyon ve bu komisyonun vermiş olduğu rapordan” söz edilmiştir. (BCA, Sayı:73362, Dosya: 25922, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.447..6.)

14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla “Üsküdar’daki Şemsi Paşa Camii tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 92582, Dosya: 229-113, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.65..17.)

14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla “Havsa’daki Sokullu Mehmetpaşa Camii tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir. (BCA, Sayı: 92492, Dosya: 229-156, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.65..8.)

– 14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla “Kadırga’daki Sokullu Camii’nin tamiratının emaneten yaptırılması” istenmiştir.(BCA, Sayı: 92352, Dosya: 229-155, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.64..14.)

16 Mayıs 1938 tarihli bir kararla “İstanbul’daki Haseki, Mahmutpaşa ve Mihrimah camileriyle etrafındaki binaların ne şekilde tamir edileceklerine dair üç adet rapor hazırlanması” istenmiştir. (BCA, Sayı:73362, Dosya: 25922,Fon Kodu: 30..10.0.0,Yer No: 213.447..6.)

6 Mart 1939 tarihli bir kararla, “Malatya’daki Hacı Ömer Camii tadilat ve inşaatı için gelecek yıla geçici taahhüde girişilmesine izin verilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 105102, Dosya: 229-158, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.19..4.)

25 Mart 1939 tarihli bir kararla “Konya’daki İplikçi Camii restorasyon işi için gelecek yıla geçici taahhüde girişilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 106382, Dosya: 229-159, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.25..12.)

30 Mart 1939 tarihli bir kararla, “Kars’ın Sarıkamış İlçesi’nde yaptırılacak cami inşaatı için gelecek yıla geçici taahhüde girişilmesi” istenmiştir. (BCA, Sayı: 106692, Dosya: 229-160, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.27..3.)

9 Mart 1940 tarihli bir kararla,”İstanbul’daki Şemsipaşa ve Azatkapı Camilerinin onarımının devamı için 5000’er lira daha sarfına” izin verilmiştir. (BCA, Sayı: 130012, Dosya, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 90.22..3.)

21 Ağustos 1944 tarihli bir kararla “Milli Saraylardan Divriği’deki Ulu Camiye korunması için konulan kıymetli eşya Caminin kubbeleri aktığı için korunamayacağından süratle Caminin tamiratının yapılması” istenmiştir. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 25945, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.448..18.)

Atatürk’ün Yaptırdığı Camiler

Sinan-Meydan-Cami-01.jpg

Atatürk Edirne’de Selimiye Camii ve Külliyesini gezerken. (25 Aralık 1930)*

Ali Metin’in vesile olmasıyla Atatürk, 5000 lira vererek Mihalıccık Camii’nin yeniden yapılmasını sağlamıştır.[16]

– Atatürk’ün çizdiği, “İdeal Cumhuriyet Köyü’nün” tam merkezinde bir de camiye yer verilmiştir. Atatürk, çizdiği projede 22 numarayla gösterdiği camiyi, köy hamamı ve etüv makinesinin hemen yanına yerleştirmiştir.(10 )

– Atatürk, çıkan büyük bir kasırgada hasar gören Edirne Selimiye Camii’nin onarılması için ödenek göndermiştir.[11]


– Atatürk, sadece Türkiye’deki değil yurt dışındaki camilerle de ilgilenmiştir. 1919’da başlanıp 1926’da tamamlanan Paris Camii’ne yardım yapanlar arasında Atatürk de vardır. Paris Camii’nde büyük emekleri olan Bencheikh El Hocine Abbas “Mustafa Kemal Atatürk’ün de Paris Camii’nde izleri bulunduğunu” ifade etmiştir. Şeyh Hamza Ebubekir’in, Bencheikh El Hocine Abbas’a anlattıklarına göre: Mustafa Kemal Atatürk, Abdülhamid’in ölümünden sonra 1938 yılına kadar her yıl Paris Camii’ne “bizim de çorbada tuzumuz bulunsun” diyerek, bir miktar para göndermiştir.[13] Caminin şeref defterine göre de II. Abdülhamit ve Atatürk’ün caminin yapımına katkıları olmuştur.[14] Batı’da Paris Camii’ne yardım eden Atatürk, Doğu’da ise Tokyo Camii’nin yapımına katkıda bulunmuştur. 1931 yılında Türkiye’ye gelip Atatürk’ü ziyaret eden Japon Elçisi Torijori Yamada, Atatürk ile yaptığı görüşmede Türklerin Tokyo camiinin yapımına katkıda bulunmasını istemiştir. Yamada’nın bu isteğini geri çevirmeyen Atatürk, iddiaya göre Tokyo Camii’nin yapımına da katkıda bulunmuştur.[15] Bu nedenle olsa gerek ki, Tokyo Caimii’nin 1938’deki açılış töreni sırasında camiye Japon bayrağı ile birlikte bir de Türk bayrağı asılmıştır. (15a)


''

Kaynak: https://ataturk.org.au/gazete-makal...-tek-parti-ataturk-inonu-menderes-ve-camiler/

Menderes’in Yıktırdığı Camiler ve Mescitler

İşte İstanbul’da DP döneminde Menderes’in yıktırdığı ve tahrip ettirdiği tarihi camilerden bazıları:

-1465 tarihinde inşa edilmiş olan tarihi Murat Paşa Camii Vatan caddesi yapılırken 1957’de yıkılmıştır.

-Pertevniyal Lisesi yakınlarında bulunan tarihi Oruç Gazi Camii, 1956 yılında yol yapım çalışmaları sırasında yıktırılmıştır.

-Yeni Kapı yakınlarında Fatih döneminden kalma 1479 tarihli Çakır Ağa Camii yine yol yapım çalışmaları nedeniyle 1958’de yıkılmıştır.

-Aksaray’da Vatan cadesinin başlangıcında yer alan Fatih döneminden kalma Camcılar Camii ve çeşmeleri, 1957 yılında yol yapım çalışmaları nedeniyle yıkılmıştır.

-Aksaray’da,1555 yapımı tarihi Kazasker Abdurrahman Camii 1957’de yol yapım çalışmaları nedeniyle yıkılmıştır.

-Karaköy Kabataş arasında -bugünkü Mimar Sinan Üniveristesi’nin tam karşısındaki- Salıpazarı Süheyl Bey Camii 1957’de yol yapım çalışmaları sırasında yıkılmıştır.

-Karaköy Kabataş arasındaki 1878-1879 yapımı, özgün mimariye sahip çok nadide eserlerden biri olan Karaköy Mescidi veya camisi 1958’de yol yapım çalışmaları sırasında yıkılmıştır.

-Karaköy Kabataş arasındaki II. Mahmut döneminden kalma, 1826 yapımı, tarihi Nusretiye camii ve sebili 1958’de yol yapımı sırasında tahrip edilmiştir.

-Karaköy Kabataş arasındaki Mimar Sinan eserlerinden Kılıçali Paşa Camii ve dükkanları 1958’de yol yapım çalışmaları sırasında tahrip edilmiş, bazı duvarları yıkılarak yeniden yapılmıştır. (20c)
Yok şuanda bir sürü cami kapanıyor başka yerlerde yenileri açılıyor. Bu hep böyleydi günümüzde de böyle ama bunlar anlamazlar..
 
AKP döneminde satılan camiler.

''
- CHP Milletvekili Umut Oran'ın soru önergesine cevap veren Şimşek,...

İŞTE CAMİ SATAN BELEDİYELER:
Borçlarına karşılık camileri satan belediyeler ise şunlar:
  1. Göngören (İstanbul-AKP),
  2. Üsküdar (İstanbul-AKP),
  3. Nevşehir (AKP),
  4. Düzce (AKP),
  5. Reyhanlı (Hatay-AKP),
  6. Çay (Afyonkarahisar-AKP)
''
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/akp-cami-satma-yontemini-sevdi-284220/
 
Status
Not open for further replies.
Back
Top Bottom