What's new

ÜIke Yönetimi

Status
Not open for further replies.
195054.jpg


Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-turkculuk-yapmak-boluculuktur-175184h.htm







Bu konularda bu kadar iddialı ve keskin yorumlar yapmamak lazım. Hele "milli birlik ve beraberliğimiz bozulmasın" dediğimiz günlerde, ciddi anlamda kutuplaştırıcı bir tartışma olacak olan "Türkçülük bölücülüktür" gibi bir tartışmayı hiç yapmamak lazım.

Erdoğanın ideolojisi Türk milliyetçiliği değil. Türk milliyetçiliğine karşı nötr duran birisi de değil. Hani milliyetçi olmazsın ama bir başkasının milliyetçi olması seni rahatsız etmez durumu. Erdoğan Türk milliyetçiliğinin karşısında duran birisi. Bunu adam açık bir şekilde, onlarca kere söyledi. Türk halkına hitap ederken sürekli olarak "bu millet" şeklinde hitap etmesi, "her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum" demesi bu konu hakkındaki görüşlerini açıkça ortaya koyuyor. Bunlardan hiç bir zaman çark etmedi.

Erdoğan toplumları ümmet ekseninde değerlendiriyor. Milliyetçilikle ilgili olan Türk olanlar (anadili Türkçe olanlar), Türk olmayanlar (anadili Türkçe olmayanlar) ve Türkleştirilenler (asimilasyon) tartışması onun perspektifinde, ümmetin bir parçası olarak aidiyet oluşturanlar (Siyasal İslamcılar, muhafazakar gruplar), oluşturmayanlar (Milliyetçiler, dindar olmayan Müslümanlar, diğer ideolojilere sahip insanlar ve dini inancı olmayanlar) ve ümmetin bir parçası haline getirilecek olanlar (muhafazakarlaştırma).

Böyle değerlendirdiğimde iki güzel nokta yakalıyorum.

- Birincisi ulusal kimliğe karşı çok kültürlülük tartışmasında ümmetçilik kendisini tamamen farklı üçüncü bir görüş olarak ortaya koyabiliyor. Ulusal ve etnik kimlikleri aşıyor, fakat toplumların farklı ideolojilere sahip olan veya dini aidiyeti düşük olan kesimlerini kapsayamıyor.

- İkincisi liberallerin her zaman iddia ettiği gibi asimilasyon eğilimi sadece milliyetçilikle alakalı bir "defo" (onların değerlendirmesine göre) değil. Etnik veya ulusal tabanı olmayan bir ideolojiyle de asimilasyon mümkün. Bu Siyasal İslam'da Muhafazakarlaştırma olarak kendisini gösteriyor.

Burada sorun şu ki, insanların önünde ya ümmetçi olacaksın ya da çok kültürlülük zırvasını savunacaksın diye iki kapı bırakmak ciddi anlamda tehlikeli. Türkiye'de bu çok kültürlülük savunucularının hemen hemen tamamı HDP altında toplanmıştır. Dolayısıyla "Türkçülük bölücülüktür" demek, dindarsan AKP'ye, değilsen HDP'ye demektir.

Liberallerin en büyük defosu, kültürel çeşitliliği arttıracağım derken, ideolojik çeşitliliği yok etmek oldu. Bu bütün Dünya'da bu şekilde oluyor. ABD'nin SJW (bizdeki karşılığı kampüs solcusu) tipi gruplarında da görüyoruz. Etnik olarak çeşitli gözüken, fakat düşünce yapısı olarak gerçekten baya kısır olan bir entellektüel sınıf ortaya çıktı. Kendilerinden olmayan bütün ideolojileri baya zorlama yorumlarla kadın düşmanı, ırkçı, ayrımcı vs. şeklinde gayrimeşru göstererek ideolojik kısırlığa sebep oldular. Türkiye'de de benzer sorun var.

Milliyetçilik tek bir ideoloji değildir. Bir ideoloji ailesidir. Altında bir sürü alt dalları vardır. Son derece ana akım ve Dünya'da son derece yaygın bir ideolojidir. Bugün hala uluslararası (adı üzerinde ULUSlararası) hukuk, ulus devlet mantığı üzerinde işlemektedir. Bunu yıkmanın zorluğu bir yana, neden yıkılması gerektiğine dair de ikna edici çok fazla argüman yoktur ortada. Yani öyle kolay kolay "bölücü" veya "gayrimeşru" ilan edilecek bir ideoloji değildir. Kampüs solcuları bir yana, onlar zaten ne konuştuğunu pek bilen insanlar değil, ama 15 senedir devlet yöneten, ayrıca ülkenin en çok oy alan siyasi partisinin genel başkanı birisi, kısacası bu ülkenin kaderini elinde tutan birisi, böyle açıklamalardan bence kaçınmalı.

Benden hiç oy alamadı. Alacağını da sanmam. Yani seçmen kitlesinden olmadığım için görüşlerim çokta önemli değildir bir çoğu için. Ama bu tip keskin laflar ülke için zararlıdır. Ben yine de not düşmüş olayım.
 
Last edited:
Hani nerede kurtarıcısınız
Dış işler bakanı..
Kaçtır bu vatandaşlarımız alman devleti destekli bu teröristlerden dayak yiyor,
Bunların çoğu türkiye'de yaşıyo, mallları mülkleri var, vatandaşlıkları var, hepsi de kamera önünde,
Dünyada bu kadar salak başka devlet var mı? Vatandaşlarının ağzına sıçarlar, Almanya'da kürt milliyetçiliği yaparlar, her sene Türkiye'ye istedikler i gibi girer çıkarlar..
Nerede hep genç ve zeki devlet
Nerede bakanlık, nerede isthbarat


Türklerin Avrupa'da gerçekten örgütlenmesi gerek, Kürtler tarafından neredeyse her hafta saldırıya uğruyorlar ama burada asıl alçak olan Avrupalı hükümetlerin kendisi...O sopa ve flamalar ile nasıl giriyor bu herifler hava alanına? Bunları şirin ve kurban olarak göstermek için bilinçli bir program yapılıyor Avrupa'da. Türkler bunların 3/1'ini yapsa hemen haberlere çıkar ve Türkleri linç ettirirler.
 
Last edited:
Türklerin Avrupa'da gerçekten örgütlenmesi gerek, Kürtler tarafından neredeyse her hafta saldırıya uğruyorlar ama burada asıl alçak olan Avrupalı hükümetlerin kendisi...O sopa ve flamalar ile nasıl giriyor bu herifler hava alanına? Bunları şirin ve kurban olarak göstermek için bilinçli bir program yapılıyor Avrupa'da. Türkler bunların 3/1'ini yapsa hemen haberlere çıkar ve Türkleri linç ettirirler.

Sokakta Kürtlerin yaptığı hiç bir şey değil. Senelerdir masa başında Ermeni, Yunan ve son dönemlerde maalesef onlara eklenen Yahudi lobilerinin Türk diasporasına karşı faaliyet yürüttükleri faaliyetler çok daha sinir bozucu. Eğitimli Türkler Avrupa'da özellikle kamuda ama kısmen özel sektörde de ciddi şekilde ayrımcılığa uğruyorlar. Türklerin yüksek ve kritik mevkilere gelmemeleri için yukarıda saydığım bu lobiler ciddi faaliyet gösteriyorlar.

Örnek :

http://www.hurriyet.com.tr/baskilar-yuzunden-adayliktan-cekildi-40636619

"Belçika’da Sosyalist Parti, Brüksel Bölge Milletvekili Şevket Temiz’i, Brugmann Üniversitesi Hastanesi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’na aday gösterdi. Ancak partisinin aksine 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını kabul etmeyen Temiz, büyük bir baskıya maruz kalınca, adaylıktan çekildi."

Bunun gibi kaç farklı olay var. ABD'de USC'de bir tarih dersinde Atatürkten bahsederken "olumlu bir tonda konuştuğu" için (dikkatini çekerim olumlu bir söz bile yok, olumlu bir tonda konuşmuş sadece), günlerce Ermeni öğrenci grupları tarafından protesto edilen ve sonunda istifa etmek zorunda kalan tarih hocasına şahsen tanık oldum. Üstelik adam Türk bile değildi, ABD'liydi.

Bu ve bunun gibi şirretliklerden çekindikleri için gerek bir Türk'ü üst düzey bir kamu pozisyona getirirken, gerekse Türkiye'den olumlu bir şekilde bahsederken resmen 10 kere düşünmek zorunda kalıyorlar. Siz bakmayın siyasetçilerin dönem dönem ağzımıza çaldığı iki parmak bala. Sivil toplumda işler çok öyle yürümüyor, özellikle Avrupa'da "Türk olmak" çok rahat bir şey değil.

Varlığını ve kimliğini tamamen Türk karşıtlığı üzerine kurmuş iki millet Yunan ve Ermeni lobileri, son dönemlerde buna katılan diğer Balkan milliyetçisi hamam böcekleri (Sırplar ve Romanyalılar başını çekiyor), maalesef eskiden genelde Türk yanlısı olan fakat son dönemlerde bunlara destek vermeye başlayan Yahudi lobileri ve elbette malum ırkın PKK örgütlenmeleri, Türk diasporasının her fırsatta hayatını zorlaştırmak için ellerinden geleni ardına koymuyor.
 
Senelerdir masa başında Ermeni, Yunan ve son dönemlerde maalesef onlara eklenen Yahudi lobilerinin Türk diasporasına karşı faaliyet yürüttükleri faaliyetler çok daha sinir bozucu
Türk Ulusu ile Yahudiler tarih boyunca hep iyi geçindiler. Bunun temelinde Avrupa'da soykırıma uğrayan Yahudilere Osmanlı İmparatorluğunun kucak açması vardı. Arap, Ermeni, Yunan, Sırp gibi diğer azınlıkların aksine Yahudiler Türk'e hiç bir zaman kurşun sıkmadılar.

Ta ki, AKP gelip de gereksiz "van münüt" çıkışı yapana kadar. Bundan önce ABD ve Avrupa'daki Yahudi lobileri sürekli Türkleri desteklerdi. AKP'nin oy hesapları uğruna bu iyi ilişkileri heba etmesiyle ülkemizin dostu 2 ülke hariç kalmadı.
 
Ta ki, AKP gelip de gereksiz "van münüt" çıkışı yapana kadar. Bundan önce ABD ve Avrupa'daki Yahudi lobileri sürekli Türkleri desteklerdi. AKP'nin oy hesapları uğruna bu iyi ilişkileri heba etmesiyle ülkemizin dostu 2 ülke hariç kalmadı.

Kesinlikle öyle. Yukarıda, bir önceki mesajımda anlatmaya çalıştığım gibi. Olaya milliyetçi bir perspektifle bakan birisi için İsrail'le ve Yahudi diasporasıyla ilişkilerimizi zedelemek kadar saçma bir hamle olamaz. Çünkü tarihsel perspektifi olan iyi ilişkiler var, adamlar hem ABD'de, hem de Avrupa'da son derece örgütlü ve son derece güçlü. Yani hem dost, hem de "kabiliyetli" bir dost. Daha iyisi düşünülemez.

Fakat ümmetçi perspektiften bakan birisi içinse İsrail devletiyle ve Yahudi diasporasıyla arayı bozmak kadar anlamlı bir şey yok. Çünkü onlar bizim "din kardeşlerimizi" öldürüyor. Bizim "din kardeşlerimizin" topraklarında, onların izni olmadan kaçak bir devlet kurmuşlar. Biz bunun hesabını onlara sormalıyız. Bu şekilde bakınca da bir sürü dostumuz oluyor. Bu dostlarla ilgili olan sorunsa şu, hem bu dostlukların "tarihsel perspektifi" yok, hem de "kabiliyetleri" kısıtlı. Yani geçmişe gittiğinde Araplarla hep savaşmışız. Selçuklu Fatımilerle karşılaştığı zaman Bizansla ateşkes yapıp Fatımilerle savaşıyor. Düşün yani bak, Bizansla ateşkes yapıyor! Osmanlı dönemi boyunca durum aynı, en son savaşı bitiren olgu, Yavuz Sultan Selim'in Mısır'a kadar orayı "dümdüz etmesi" şeklinde oldu. Yani savaşı bitiren şey Arapların tamamen Türk dominasyonu altına girmesi oldu. Savaşacak rakip kalmadığı için savaş son buldu. Yükselen milliyetçi akımlarla beraber yine Arap isyanlarıyla kendisini gösteriyor bu durum. Tarihte Türklerle Araplar arasında anlamlı, kalıcı ve uzun süreli bir dostluk bulamıyorum. Sadece dönemsel ittifaklar var, sonra hızla dağılan. Katar'ın yönetici aşiretiyle Kürtlere karşı yapılan ittifak gibi mesela. Fazla uzatmayayım, hem pek tarihsel güven esasına dayanmayan bir dostluk kuruyoruz, hem de "kabiliyetleri sınırlı" dostlar ediniyoruz.

Mesele bu. Elbette laik temelde kurulan bir devlet birinci paragrafta anlattığım şekilde devam eder. Ama son zamanlarda savrulduğumuz nokta bu düşünce yapısından çok uzaklaştı. Artık daha çok ikinci paragraftaki akıl yürütme şekliyle hareket ediyoruz. Elbette bu uluslararası politikada işi zora sokuyor. Fakat Dünya çok değişiyor. Yani "eski güzel günleri" bitiren tek olgu AKP'nin varlığı değil. İnsanlar değişiyor, düşünce akımları değişiyor, ekonomiler değişiyor ve bunlar AKP'yi doğuruyor. Tersi değil. AKP halihazırda var olan bir dönüşümün kendisini gösterme biçimi. Kendine has bir değişim yaratan bir fenomen değil.
 
Mesele bu. Elbette laik temelde kurulan bir devlet birinci paragrafta anlattığım şekilde devam eder. Ama son zamanlarda savrulduğumuz nokta bu düşünce yapısından çok uzaklaştı. Artık daha çok ikinci paragraftaki akıl yürütme şekliyle hareket ediyoruz. Elbette bu uluslararası politikada işi zora sokuyor. Fakat Dünya çok değişiyor. Yani "eski güzel günleri" bitiren tek olgu AKP'nin varlığı değil. İnsanlar değişiyor, düşünce akımları değişiyor, ekonomiler değişiyor ve bunlar AKP'yi doğuruyor. Tersi değil. AKP halihazırda var olan bir dönüşümün kendisini gösterme biçimi. Kendine has bir değişim yaratan bir fenomen değil.
Bizim millet liderine bakan bir millet,eger lider derse ''Yahudiler kardesimiz'' milletin en az yuzde ellisi bu goruse katilir.
Tamam dunya degisiyor ama bazi liderlerin degistigi kadar radikal degil.
Ocalani bize kim verdi ve bu neden bu kadar cabuk unutuldu?
Hersey liderlere bakar.
Mesela CHP,neden birden PKK sempatisani bir party oldu,eski Cumhuriyetcilik nerde?
AKP'nin ayrimcilik(bizden degilsen vatan hainisin) politkasi yuzunden bugun Turkiyede millet birbirine dusman oldu,kimse kimseye guvenmiyor,politik dusuncesinden komsu komsuya dusman,baba ogula,anne kiza ve sayri.
Neden degigisik kulturlu olan Turkiye birden tek kultur devleti olmaya calisiyor,dunya degistigindenmi yoksa,populisime en kolay kurban dusebilen milleter arasinda oldugumuzdanmi?
 
Kesinlikle öyle. Yukarıda, bir önceki mesajımda anlatmaya çalıştığım gibi. Olaya milliyetçi bir perspektifle bakan birisi için İsrail'le ve Yahudi diasporasıyla ilişkilerimizi zedelemek kadar saçma bir hamle olamaz. Çünkü tarihsel perspektifi olan iyi ilişkiler var, adamlar hem ABD'de, hem de Avrupa'da son derece örgütlü ve son derece güçlü. Yani hem dost, hem de "kabiliyetli" bir dost. Daha iyisi düşünülemez.

Fakat ümmetçi perspektiften bakan birisi içinse İsrail devletiyle ve Yahudi diasporasıyla arayı bozmak kadar anlamlı bir şey yok. Çünkü onlar bizim "din kardeşlerimizi" öldürüyor. Bizim "din kardeşlerimizin" topraklarında, onların izni olmadan kaçak bir devlet kurmuşlar. Biz bunun hesabını onlara sormalıyız. Bu şekilde bakınca da bir sürü dostumuz oluyor. Bu dostlarla ilgili olan sorunsa şu, hem bu dostlukların "tarihsel perspektifi" yok, hem de "kabiliyetleri" kısıtlı. Yani geçmişe gittiğinde Araplarla hep savaşmışız. Selçuklu Fatımilerle karşılaştığı zaman Bizansla ateşkes yapıp Fatımilerle savaşıyor. Düşün yani bak, Bizansla ateşkes yapıyor! Osmanlı dönemi boyunca durum aynı, en son savaşı bitiren olgu, Yavuz Sultan Selim'in Mısır'a kadar orayı "dümdüz etmesi" şeklinde oldu. Yani savaşı bitiren şey Arapların tamamen Türk dominasyonu altına girmesi oldu. Savaşacak rakip kalmadığı için savaş son buldu. Yükselen milliyetçi akımlarla beraber yine Arap isyanlarıyla kendisini gösteriyor bu durum. Tarihte Türklerle Araplar arasında anlamlı, kalıcı ve uzun süreli bir dostluk bulamıyorum. Sadece dönemsel ittifaklar var, sonra hızla dağılan. Katar'ın yönetici aşiretiyle Kürtlere karşı yapılan ittifak gibi mesela. Fazla uzatmayayım, hem pek tarihsel güven esasına dayanmayan bir dostluk kuruyoruz, hem de "kabiliyetleri sınırlı" dostlar ediniyoruz.

Mesele bu. Elbette laik temelde kurulan bir devlet birinci paragrafta anlattığım şekilde devam eder. Ama son zamanlarda savrulduğumuz nokta bu düşünce yapısından çok uzaklaştı. Artık daha çok ikinci paragraftaki akıl yürütme şekliyle hareket ediyoruz. Elbette bu uluslararası politikada işi zora sokuyor. Fakat Dünya çok değişiyor. Yani "eski güzel günleri" bitiren tek olgu AKP'nin varlığı değil. İnsanlar değişiyor, düşünce akımları değişiyor, ekonomiler değişiyor ve bunlar AKP'yi doğuruyor. Tersi değil. AKP halihazırda var olan bir dönüşümün kendisini gösterme biçimi. Kendine has bir değişim yaratan bir fenomen değil.

Hem öz itibarı ile, hem ifade tarzı ile hem de Türkçe'yi doğru kullanım açısından mükemmel yazmışsınız. Tebrik ederim, hocam.

Bu ülkenin sizin gibi aklı başında eğitimli ve aydın insanlara gereksinimi var...

Yüzünüze iltifat oldu. Kusura bakmayın.
 
Çavuşoğlu, Tillerson'a sert çıktı: YPG ağzı ile konuşma

DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'li mevkidaşı Rex Tillerson'ın YPG terör örgütü tarafından Türkiye'ye roket atılmadığını savunduğunu anlattı. Çavuşoğlu da Tillerson'a, "Kaynaklarını check et, bizimle onların ağzıyla konuşmayın" yanıtını verdi.


Türkiye, Suriye'nin Afrin bölgesinde terör hedeflerini kalıcı olarak bertaraf etmek amacı ile düzenlediği operasyonun arka planında çok kararlı bir diplomasi ve bilgilendirme trafiği de yürüttü. Bağdat'ta çok önemli temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na en sıcak anlarında operasyonun tüm arka planı soruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Çavuşoğlu'na, Afrin'deki YPG mevzilerinden atılan roket ve yapılan saldırılarla ilgili, "Mevlüt ne oluyor! Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, Türkiye'ye roket filan atmamışlar" deyince Çavuşoğlu, "Arkadaşlarınız o bilgiyi kimden alıyor bilemeyiz. Fakat biz yaşadıklarımızı, gördüklerimizi, kendi arkadaşlarımızın bilgilerini dikkate alırız. Sen de bilgi kaynaklarını check et. Onların ağzıyla bizimle konuşmayın" yanıtını verdi.
 
Bizim millet liderine bakan bir millet,eger lider derse ''Yahudiler kardesimiz'' milletin en az yuzde ellisi bu goruse katilir.

Dediğin bir noktaya kadar doğru. Liderin, özellikle de karizmatik liderin toplumlar nezdinde dönüştürücü etkileri vardır. Ama bu dönüştürücü etkinin boyutunu çok büyütmemek gerekli. Bu tip hipotezleri test etmek için genellikle bir uç noktaya çekersin. Karizmatik liderin toplumsal etkisini test etmek için şöyle bir absürd hikaye düşünelim. Türkiye seçimlerde son derece karizmatik bir lider seçiyor, sonra bu lider çıkıp diyor ki "Beyler herkes Hristiyan olsun, her yeri kiliselerle donatacağım, doğru yol buymuş". Bunu ne kadar insan dinler?

Demeye çalıştığım şey özetle şu, Erdoğan bir şeyler yapıyor, ama yaptığı şeylerin toplumda karşılığı hiç yok denemez. Erdoğan bir şeyler icat ediyor hiç denemez. 30 Temmuz 1980'de yapılan Kudüs mitingleri, burada atılan sloganlar, verilen görüntüler 12 Eylül darbesinin sebeplerinden birisi olarak gösterilmişti.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kudüs_Mitingi

O tarihte Erdoğan'ın siyaseti hayatı başlamamıştı bile. Henüz 26 yaşında bir gençti.

Haklısın lider etkiler, ama halihazırda toplumsal karşılığı olan düşünceleri daha yaygın hale getirmek dışında bir etkisi olmaz. Neticede o lideri de halk seçiyor.

Tamam dunya degisiyor ama bazi liderlerin degistigi kadar radikal degil.

Dünya 70'li yıllardan beri o kadar radikal bir biçimde değişiyorki. 12 Eylül darbesinin en büyük sorunlarından birisi bizi siyaseten aptallaştırması oldu. Halk olarak herhangi bir toplumsal değişikliği okuyamaz, takip edemez hale geldik. Ben Atatürkçüyüm, Atatürk muhalifinin benim görüşlerime nasıl eleştiriler getirdiğini bilemiyorum. Kendimi hazırlayamıyorum. Neden? Evren bey diyorki "toplumu zararlı düşüncelerden koruyacağım". Korudu da. Sonra ne oldu peki? Koruyamadığı noktada, mikrop görmemiş bağışıklık sistemi gibi aptallaştık kaldık. Herifler edebiyat üzerine edebiyat parçaladı, biz ne cevap verebildik? Herifler yalan yanlış tarih yazdı, biz doğrusunu bilebildik mi ki, senin anlattığın yalandı diyelim? Kahvehane seviyesinde iyi siyaset konuştuk hepimiz, ama kaçımız gerçekten köşesine çekilip kitap okudu? İlber Ortaylı'nın çok doğru bir lafı vardır, Türk insanı çok konuşur ama hiç okumaz, hiç düşünmez, tefekkürü (yalnız başına kalıp düşüncelere dalabilmek) zayıftır. Bu yüzden sonunda ne konuşacağını bilemez ve saçmalamaya başlar. Aynen o duruma düştük hepimiz.

70'li yıllardan beri Dünya'nın düşünce hayatı büyük ve köklü değişimler geçiriyor. Bunların sancılarını genel toplum yeni yeni anlıyor. Post modernizm, post structurism, radical relativism, identity politics, multiculturalism falan filan. Bizim bildiğimiz gerçekleri dağıtıp geçtiler. Üniversiteleri esir aldı bu görüşler, hala alıyor. Sen ülkenin gençleri eğitim alacak, ülkeyi kalkındıracak diye üniversitelerde bedava eğitim veriyorsun. Sonuç ne? Abdullah Öcalan'ın Ankara Siyasal Bilimler Fakültesinden terk olduğunu biliyor musun? Kendi teröristini yetiştirir hale geliyorsun o üniversitelerde. Aynıları batı üniversitelerinde olmadı mı? Edward Said kimdir? Heidegger kimdir? Faucault kimdir? Malcolm X kimdir? Bu adamlar neler söylüyor? Bunların Türkiye şubeleri kimlerdir? Mesela Kemal Tahir kimdir? Necip Fazıl kimdir? İdris Küçükömer kimdir? Said Nursi kimdir? Şerif Mardin kimdir?

70'li yıllar öyle yıllardı ki Perinçek bile "Kemalist sistemin yasakladığı partiler" diye kitapçıklar basıp, Kemalizmin ne kadar "baskıcı" bir sistem olduğunu anlatıyordu. Sonra sordular bunu, gençtim ne yaptığımı bilmiyordum, ortam öyleydi falan diye zırvaladı. Kemalizme baskıcı diyen adam da SSCB replikası bir şey kurmak istiyordu Türkiye'de, bu da işin apayrı bir ironisidir.

Biz bu adamların kaçını doğru dürüst okuduk, anladık, sonra bunlara cevap geliştirdik? Atatürkçü perspektifle karşı argümanlar geliştirip bunlara karşı kurulu düzeni savunabildik? Biz "değişim olmadığını" sanarken, birileri bugünün değişimlerinin fikri temellerini atıyordu 70'li yıllarda. Şimdi bak batı nasıl direniyor post modernizm'e karşı. Jordan Peterson'la başlamanı öneririm. Bizden de çıksaydı Jordan Peterson gibiler, belki bizde de "bu derece köklü" değişim olmazdı. Sorumlusu aptal olan halk kitlesi değil, bizim rejim karşıtlarına söyleyecek bir şeyimizin olmaması oldu hep.

Ocalani bize kim verdi ve bu neden bu kadar cabuk unutuldu?

Öcalan'ı bize yakalattılar doğru. Sonrası ne oldu peki? Öcalan asılamadı. "Asıp kahraman yapmayalım" dendi. AB uyum süreci dendi. Pekala asmadık. Sonra ne yaptık peki? Herife gittik İmralı'da konforlu bir hücreden terör örgütü idare ettirdik. Sonra ne yaptık? Herifle ikili ilişkiler kurduk, PKK lideri olarak karşımıza aldık, herifle neredeyse protokol imzalayacaktık.

Öcalan'ın yakalanması PKK'ya karşı bir "zafer" olmadı. Haliyle insanlarda bir "zafer hissi" uyanmadı. Haliyle bununla ilgili bir minnet duygusu da oluşmadı.

Mesela CHP,neden birden PKK sempatisani bir party oldu,eski Cumhuriyetcilik nerde?

Yukarıdaki kısımda yazdığım şeylerle alakalı bu. Avrupa'da bak bütün sol partiler azınlıklardan oy alır. CHP'ye diyorlar ki sende azınlıklardan oy alacaksın. Kimdir bu azınlıklar? Kürtler, Ermeniler.

CHP'yi bir SJW partisi haline getirmek istiyorlar. ABD'de de ki demokratlar gibi bir şey istiyorlar. Bunu isteyen uluslararası aktörler. Ciddi ciddi domine etmiş durumdalar partiyi. Bunun da önünü açan yine AKP'dir. Baykal'a o kaset komplosunu neden yaptılar? Baykal o yola girmiyordu çünkü. Değişmesi lazımdı. Peki şimdi AKP o kadar vatanseverse neden neredeyse bir ulusal güvenlik tehdidi haline gelmiş CHP'ye müdahale edip eskiye dönmesine yardımcı olmuyor? En baştan zaten onların parmağıyla bozulmuştu bu parti. Yaptığını düzeltirsin değil mi? Hayır düzeltmezsin. Çünkü birinci sırada siyaset, ikinci sırada vatan gelir. Bugün bu SJW partisi haline gelmeye çalışan CHP'ye karşı siyaset yapmak, ulusalcı bir CHP'ye karşı siyaset yapmaktan çok daha konforlu. Erdoğan biliyor ki Türkiye'de bu işin tutma olasılığı sıfır.

Identity politics'in Türkiye uyarlamasına göre CHP'nin oy alacağı taban; Kürtler, Aleviler, şehirli ve dindar olmayan insanlar (Batılıların seküler Türkler dedikleri) ve ılımlı islamcılar. Bunları bir araya getirecek. İsimde CHP, özde HDP olacak. Aslında özde "goygoy partisi" olacak. Nasıl SJW tipleri ABD'de "f***ing white male" diye diye artık dalga geçilir hale geldiler. Bizde de "lanet olası Sünni Muhafazakar Türk erkeği" diyerek oy dilenecek. Neden? Çünkü post modernizm, çünkü liberal akıl bunu gerektiriyor. Kendi partimizi bile bundan savunamaz haldeyiz, ülkeyi nasıl savunacağız?

AKP'nin ayrimcilik(bizden degilsen vatan hainisin) politkasi yuzunden bugun Turkiyede millet birbirine dusman oldu,kimse kimseye guvenmiyor,politik dusuncesinden komsu komsuya dusman,baba ogula,anne kiza ve sayri.

Geçen babamla müftülük nikahı olayından baya sert bir şekilde tartıştık. Sesler falan yükseldi. Hala konuşmuyoruz. Bir hafta oldu, küsüz birbirmize. Normalde siyaset dışı başka hiçbir konuda bu şekilde tartıştığımızı hatırlamıyorum. En son sesim yükseldiğinde babama karşı ergendim. Onun üzerinden baya zaman geçmişti yani. Bir de şimdi oldu.

Neden degigisik kulturlu olan Turkiye birden tek kultur devleti olmaya calisiyor,dunya degistigindenmi yoksa,populisime en kolay kurban dusebilen milleter arasinda oldugumuzdanmi?

Tam tersi. Tek bir dominant kültür kodu olan bir ülkeden, ki bu kültür de seküler Türk kültürüydü, çok kültürlü bir ülkeye geçiş yapıyoruz. Muhafazakar kültür kodunun dominant olduğu, fakat kesinlikle çok etnikli bir anlayışın ön plana çıktığı, Kürtçenin, Arapçanın baya anaakım olarak ön plana çıktığı bir topluma dönüşüyoruz. Ümmet anlayışından kastım bu. Sen (ve ben) kendimi dahil hissetmediğim için, "ya eskiden ne kapsamlı bir kültürümüz vardı, artık bize dayatma var" diyoruz ama tam aksine bir çokları da eskiden dahil edilmediklerini düşünüyorlardı. Şimdi kendilerini dahil edilmiş hissediyorlar.

Dayatma hep oldu, hep olacak. Mesele "doğru dayatma"nın olması. Bak şimdi "doğru dayatma" dedim ya, bunu okuyan bir çok insanın baya gözüne batacak. "Doğru ne demek abi, senin kendi doğrun vardır, benim kendi doğrum vardır" diyecekler, hatta belki sen de öyle diyeceksin. Bu radikal relativizm denen dalga işte. Geçmişte yoktu bu. 70'lerde icat ettiler. Öncesinde insanlar ciddi ciddi otururlar, tartışırlar "doğru olanı" bulmaya çalışırlardı. Şimdi herkesin kendine ait bir doğrusu var. Bu ortadoğuda olunca kimse umursamıyordu. Şimdi ABD'de oldu. Trump seçildi bu sayede. Batı entellektüeli başladı, bu ne biçim iş kardeşim "post truth" çağında yaşıyoruz demeye.
 
Last edited:
Tam tersi. Tek bir dominant kültür kodu olan bir ülkeden, ki bu kültür de seküler Türk kültürüydü, çok kültürlü bir ülkeye geçiş yapıyoruz. Muhafazakar kültür kodunun dominant olduğu, fakat kesinlikle çok etnikli bir anlayışın ön plana çıktığı, Kürtçenin, Arapçanın baya anaakım olarak ön plana çıktığı bir topluma dönüşüyoruz. Ümmet anlayışından kastım bu. Sen (ve ben) kendimi dahil hissetmediğim için, "ya eskiden ne kapsamlı bir kültürümüz vardı, artık bize dayatma var" diyoruz ama tam aksine bir çokları da eskiden dahil edilmediklerini düşünüyorlardı. Şimdi kendilerini dahil edilmiş hissediyorlar.

Dayatma hep oldu, hep olacak. Mesele "doğru dayatma"nın olması. Bak şimdi "doğru dayatma" dedim ya, bunu okuyan bir çok insanın baya gözüne batacak. "Doğru ne demek abi, senin kendi doğrun vardır, benim kendi doğrum vardır" diyecekler, hatta belki sen de öyle diyeceksin. Bu radikal relativizm denen dalga işte. Geçmişte yoktu bu. 70'lerde icat ettiler. Öncesinde insanlar ciddi ciddi otururlar, tartışırlar "doğru olanı" bulmaya çalışırlardı. Şimdi herkesin kendine ait bir doğrusu var. Bu ortadoğuda olunca kimse umursamıyordu. Şimdi ABD'de oldu. Trump seçildi bu sayede. Batı entellektüeli başladı, bu ne biçim iş kardeşim "post truth" çağında yaşıyoruz demeye.
Insan bikiyor,biktiriyorlar,tartismanin tadi kalmadi ama bu yalniz bizim ulkede degil,her yerde ayni.
Bazi siteler var,guya ''international,intellectuals and think tanks''ler takiliyor,her kisimdan insanlar tartismaya calisiyorlar ama cocuk kresinden farki yok.
Internet milleti tembellestirdi(neden okuyum) ve entelektuel yapti,sen ne anlatirsan anlat,ben daha iyi bilirim(google).
Geçen babamla müftülük nikahı olayından baya sert bir şekilde tartıştık. Sesler falan yükseldi. Hala konuşmuyoruz. Bir hafta oldu, küsüz birbirmize. Normalde siyaset dışı başka hiçbir konuda bu şekilde tartıştığımızı hatırlamıyorum. En son sesim yükseldiğinde babama karşı ergendim. Onun üzerinden baya zaman geçmişti yani. Bir de şimdi oldu.
Baban varki tartisabiliyorsun,bazi insanlarda oda yok.
Bir ayda surse yine barisirsiniz,olur ayle arasinda boyle seyler,dert etme kendine.
Identity politics'in Türkiye uyarlamasına göre CHP'nin oy alacağı taban; Kürtler, Aleviler, şehirli ve dindar olmayan insanlar (Batılıların seküler Türkler dedikleri) ve ılımlı islamcılar. Bunları bir araya getirecek. İsimde CHP, özde HDP olacak. Aslında özde "goygoy partisi" olacak. Nasıl SJW tipleri ABD'de "f***ing white male" diye diye artık dalga geçilir hale geldiler. Bizde de "lanet olası Sünni Muhafazakar Türk erkeği" diyerek oy dilenecek. Neden? Çünkü post modernizm, çünkü liberal akıl bunu gerektiriyor. Kendi partimizi bile bundan savunamaz haldeyiz, ülkeyi nasıl savunacağız?
Gercekten yapacak hic bisey yok.
Mesela Lure,neden uzun zamandir takilmiyorsun buralara?
Demeye çalıştığım şey özetle şu, Erdoğan bir şeyler yapıyor, ama yaptığı şeylerin toplumda karşılığı hiç yok denemez. Erdoğan bir şeyler icat ediyor hiç denemez. 30 Temmuz 1980'de yapılan Kudüs mitingleri, burada atılan sloganlar, verilen görüntüler 12 Eylül darbesinin sebeplerinden birisi olarak gösterilmişti.
Eger 51% inanirsa ne fark eder,demokratik bir ulke degilmiyiz?
Hata sekulerlikte degil,sekuler devletin kurumlarina virus gibi girip icerden feth etmelerine musade edenlerde,yani gormemek,gorememek yada resmen satmak.
Adamlar,doksanli yillardan beri ugrastilar,20 yilda isi basardilar.
Pakistani ornek alalim,Pakistan ordusu ayni bizim ordu gibi ''demokrasiyi'' koruyordu,noldu?
Ayni virus 2002 yillinda girdi ve ordulari bizm ordudan daha beter halde,Arab ordusuna dondu ve degeri kalmadi,vay Pakistanin haline.
 
Bu konularda bu kadar iddialı ve keskin yorumlar yapmamak lazım. Hele "milli birlik ve beraberliğimiz bozulmasın" dediğimiz günlerde, ciddi anlamda kutuplaştırıcı bir tartışma olacak olan "Türkçülük bölücülüktür" gibi bir tartışmayı hiç yapmamak lazım.

Erdoğanın ideolojisi Türk milliyetçiliği değil. Türk milliyetçiliğine karşı nötr duran birisi de değil. Hani milliyetçi olmazsın ama bir başkasının milliyetçi olması seni rahatsız etmez durumu. Erdoğan Türk milliyetçiliğinin karşısında duran birisi. Bunu adam açık bir şekilde, onlarca kere söyledi. Türk halkına hitap ederken sürekli olarak "bu millet" şeklinde hitap etmesi, "her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum" demesi bu konu hakkındaki görüşlerini açıkça ortaya koyuyor. Bunlardan hiç bir zaman çark etmedi.

Erdoğan toplumları ümmet ekseninde değerlendiriyor. Milliyetçilikle ilgili olan Türk olanlar (anadili Türkçe olanlar), Türk olmayanlar (anadili Türkçe olmayanlar) ve Türkleştirilenler (asimilasyon) tartışması onun perspektifinde, ümmetin bir parçası olarak aidiyet oluşturanlar (Siyasal İslamcılar, muhafazakar gruplar), oluşturmayanlar (Milliyetçiler, dindar olmayan Müslümanlar, diğer ideolojilere sahip insanlar ve dini inancı olmayanlar) ve ümmetin bir parçası haline getirilecek olanlar (muhafazakarlaştırma).

Böyle değerlendirdiğimde iki güzel nokta yakalıyorum.

- Birincisi ulusal kimliğe karşı çok kültürlülük tartışmasında ümmetçilik kendisini tamamen farklı üçüncü bir görüş olarak ortaya koyabiliyor. Ulusal ve etnik kimlikleri aşıyor, fakat toplumların farklı ideolojilere sahip olan veya dini aidiyeti düşük olan kesimlerini kapsayamıyor.

- İkincisi liberallerin her zaman iddia ettiği gibi asimilasyon eğilimi sadece milliyetçilikle alakalı bir "defo" (onların değerlendirmesine göre) değil. Etnik veya ulusal tabanı olmayan bir ideolojiyle de asimilasyon mümkün. Bu Siyasal İslam'da Muhafazakarlaştırma olarak kendisini gösteriyor.

Burada sorun şu ki, insanların önünde ya ümmetçi olacaksın ya da çok kültürlülük zırvasını savunacaksın diye iki kapı bırakmak ciddi anlamda tehlikeli. Türkiye'de bu çok kültürlülük savunucularının hemen hemen tamamı HDP altında toplanmıştır. Dolayısıyla "Türkçülük bölücülüktür" demek, dindarsan AKP'ye, değilsen HDP'ye demektir.

Liberallerin en büyük defosu, kültürel çeşitliliği arttıracağım derken, ideolojik çeşitliliği yok etmek oldu. Bu bütün Dünya'da bu şekilde oluyor. ABD'nin SJW (bizdeki karşılığı kampüs solcusu) tipi gruplarında da görüyoruz. Etnik olarak çeşitli gözüken, fakat düşünce yapısı olarak gerçekten baya kısır olan bir entellektüel sınıf ortaya çıktı. Kendilerinden olmayan bütün ideolojileri baya zorlama yorumlarla kadın düşmanı, ırkçı, ayrımcı vs. şeklinde gayrimeşru göstererek ideolojik kısırlığa sebep oldular. Türkiye'de de benzer sorun var.

Milliyetçilik tek bir ideoloji değildir. Bir ideoloji ailesidir. Altında bir sürü alt dalları vardır. Son derece ana akım ve Dünya'da son derece yaygın bir ideolojidir. Bugün hala uluslararası (adı üzerinde ULUSlararası) hukuk, ulus devlet mantığı üzerinde işlemektedir. Bunu yıkmanın zorluğu bir yana, neden yıkılması gerektiğine dair de ikna edici çok fazla argüman yoktur ortada. Yani öyle kolay kolay "bölücü" veya "gayrimeşru" ilan edilecek bir ideoloji değildir. Kampüs solcuları bir yana, onlar zaten ne konuştuğunu pek bilen insanlar değil, ama 15 senedir devlet yöneten, ayrıca ülkenin en çok oy alan siyasi partisinin genel başkanı birisi, kısacası bu ülkenin kaderini elinde tutan birisi, böyle açıklamalardan bence kaçınmalı.

Benden hiç oy alamadı. Alacağını da sanmam. Yani seçmen kitlesinden olmadığım için görüşlerim çokta önemli değildir bir çoğu için. Ama bu tip keskin laflar ülke için zararlıdır. Ben yine de not düşmüş olayım.

Varlık bir olgudur, tarih kitaplarındaki baş karakterdir; hale hazırda cereyan eden ve verilmekte olan canlar sayfaya eklenen bir diğer kanıttır.

''Varlık'' kapışması ''bölücü'' denilen öznenin canıyla kazanılyorsa; ''Varlık''ın tehditleri tanım ister, tanıtılmak, afişe edilmek ister, ki öznenin verdiği canlar andan öteye son olsun, ''Varlık'' tehlikeye düşmesin.

Cevabınız kafa karışıklıklarınızı gidermenize vesile olacak.
 
Mesela Lure,neden uzun zamandir takilmiyorsun buralara?

2015'te Rus uçağını düşürmüştük hatırlarsan Suriye'de. O zaman ihanet bu demiştim. Rusya ile bu şekilde karşı karşıya gelinmez demiştim. Ne vatan hainliğim kalmıştı, ne "kanımın s*kilmediği". Dedim taş kafalara bir şey anlatılmaz. Zaten anlatmanın bir hükmü de yok. Deli danalar gibi bir şeylere koşuyoruz. Nereye koştuğumuzu kimse bilmiyor.

Neyse gel zaman, git zaman, vuran pilot fetöcü ilan edildi, uçağın vurulma hadisesi de "fetöcülerin Rusya ile aramızı bozmak için kurdukları komplo" oldu. Bana burada vatan haini veya "kanını s*keyim" diyenler zannediyorum haberler doğrultusunda gerekli dönüşlerini yapmışlardır.

Benim gerçekten bir şeyler yazacak ne vaktim, ne sabrım var. Aslında boş vaktim var, o kadar yoğun bir insan değilim. Ama harcadığım vaktime acıyorum. Çünkü çoğu insan ne yazdığımı bile doğru dürüst okumuyor, zaten kendisinin çok inandığı fikirleri oluyor ve bunlar asla değişmiyor. En azından ben değiştiremiyorum, ama elbette idol aldıkları şahsiyetler bir konuşmalarıyla düşünce dünyalarını kökünden değiştirebiliyor.

Söylediğin gibi tartışmanın da bir güzelliği kalmadı. Fakat kör bir milliyetçi olarak yetişmişim. Yapacak bir şey yok. Afrin operasyonu için gereken milli vazifeyi yapmak, burada yazılan yabancı propagandalara cevap vermek için geldim iki buçuk sene sonra ilk kez. Her ne kadar burada yazı yazmayı boş vakit olarak görüp, kimsenin görüşünü değiştiremeyeceğime inanıyor olsam da, böyle konular olduğunda kendimi tutamıyorum demek ki.

Varlık bir olgudur, tarih kitaplarındaki baş karakterdir; hale hazırda cereyan eden ve verilmekte olan canlar sayfaya eklenen bir diğer kanıttır.

''Varlık'' kapışması ''bölücü'' denilen öznenin canıyla kazanılyorsa; ''Varlık''ın tehditleri tanım ister, tanıtılmak, afişe edilmek ister, ki öznenin verdiği canlar andan öteye son olsun, ''Varlık'' tehlikeye düşmesin.

Cevabınız kafa karışıklıklarınızı gidermenize vesile olacak.

Ben kendimi Türk'ten başka herhangi bir özneyle tanımlamadım bugüne kadar. Başımız belaya girmesin diye kelimeleri özenle seçmekten AKP'li gibi gözüküyoruz. Biraz yanlış kelime seçip, burada bir kaç manyağın gözüne batsan, BİMER'e şikayet ediyorlar, cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma geçiriyorsun. Kaç kişi o şekilde yok yere aptal aptal sebeplerden soruşturmaya girdi. Hiç niyetim yok öyle saçma bir şey yaşamaya.
 
Status
Not open for further replies.
Back
Top Bottom